"Enter"a basıp içeriğe geçin

Esnek Ekonomiler

İşçi ve işveren kimdir? Bir fabrika ortamında bu sorunun yanıtını vermek kolaydır. Tarafların sınıfsal konumları açık seçik ortadadır. Bir fabrikada işveren, işverenliğini inkar etmez. Bazen işçiler, “aynı gemideyiz” masallarına kapılsalar da ne işveren, işveren olduğunu ne de işçi, işçi olduğunu inkar eder. Ama aynı soruyu son yıllarda hızla yaygınlaşan dijital platformlar bağlamında ele aldığımızda işler karmaşıklaşır. Taraflar sınıfsal konumlarını inkar etmeye meyillidir. Goodwin’in (2015) işaret ettiği gibi dünyanın en büyük taksi şirketi Uber’in hiçbir aracı yoktur, dünyanın en popüler medyasına sahip olan Facebook içerik üretmemektedir, dünyanın en değerli perakendecisi Alibaba’nın envanteri yoktur ve dünyanın en büyük konaklama sağlayıcısı olan Airbnb’nin gayrimenkulü yoktur. Bu nedenle Uber taksi hizmeti sağlayan bir şirket olmadığını, bir teknoloji şirketi olduğunu iddia eder. Yalnız Uber değil, diğer dijital platformlar da bir işveren olduklarını reddederek kendilerini hizmet sağlayıcılar ve müşterileri/tüketicileri bir araya getiren bir teknoloji şirketi olarak göstermeye çalışırlar. Böylece işverenliğin yasal sorumluluklarından kaçabilirler!

Platformda hizmet sağlayan işçiler (!) arasında kendini işçi olarak görmeyen, şirketlerin söylemlerine kapılarak kendini, kendi işinin patronu olarak görenler de vardır. Tabi işler yolunda giderken! Platformlarda güvencesizlik had safhadadır. Bir kurye, kaza nedeniyle belirli bir süre çalışamayabilir. Platform, kaprisli bir müşterinin verdiği düşük puan nedeniyle taksi sürücüsünün platformdaki hesabını kapatabilir. Yakıt fiyatları artmasına rağmen platform, taksi ücretlerini sabit tutabilir veya aynı oranda artırmayabilir. Ya da platform, tamamen keyfi biçimde, kesinti oranlarını yükseltebilir. Dolayısıyla işveren olarak görülmemek dijital platform sahiplerinin çıkarlarıyla uyumlu olmasına karşın çalışan/işçi olarak kabul edilmemek çalışanlara tanınan bazı haklardan yoksun olmak anlamına geldiğinden platformda hizmet sağlayanların zararınadır.

Bu bağlamda, İngiltere Yüksek Mahkemesi şubat ayında, Uber çalışanlarının 2016 yılında açtığı davayı sonuçlandırarak önemli bir karara imza attı. Mahkeme, Uber’in “işveren değilim, sadece sürücülerle yolcuları birbirine bağlayan bir teknoloji platformuyum.” savunmasını kabul etmedi; şirketin ücret oranlarını belirleyerek, sürücüleri görevlendirerek, sürücülerin belirli rotaları takip etmesini isteyerek ve sürücüleri disipline etmek için bir derecelendirme sistemi kullanarak bir işveren gibi davrandığına kanaat getirdi. Satariano’nun yazdığı gibi mahkemenin bu kararı Uber, Lyft, DoorDash ve Grubhub vb platformlardaki çalışanların daha iyi ücret ve güvenli çalışma gibi haklara sahip olabilmesi uğrunda mücadele eden ABD’li ve Avrupalı emek aktivistleri için önemli bir zaferdi (https://www.nytimes.com/2021/02/19/business/uber-drivers-britain.html).

Uber, çalışan hakları hakkındaki bazı düzenlemelerden kaçınmak için ısrarla işveren olmadığını savunuyor. Dünyanın farklı yerlerinde buna karşı açılmış çeşitli davalar var. Fransa’da Yüksek Mahkeme, bir sürücünün bir çalışan olarak kabul edilmeye (Uber’in de işveren olarak!) hakkı olduğuna karar verdi. Almanya, İtalya ve İspanya’da da Uber’in işgücü uygulamaları hakkındaki tartışmalar devam ediyor. Bazen de işler California’da kasım ayında yapılan halk oylamasında olduğu gibi Uber vb şirketlerin istediği gibi sonuçlanabiliyor. California’daki oylama platformların aleyhine sonuçlansaydı, sürücüleri çeşitli sosyal haklarla beraber istihdam etmek zorunda kalacaklardı.

İlk başta İngiltere’deki kararın başlangıçta yalnızca davayı açan 25 sürücüyü etkileyeceği düşünülüyordu. Karar, bir iş mahkemesine sevk edilecek ve bu mahkeme, önümüzdeki birkaç ay içinde sürücülerin hangi haklara sahip olacağına ve kararın ileride diğer sürücüleri nasıl etkileyeceğine karar verecekti. Karar sonrasında Uber’in ilk açıklamaları, kapsamı sınırlı tutmak için elinden geleni yapacağını gösteriyordu. Davanın 2016’da açıldığını ve beş yıldır sürücülerin haklarından önemli iyileştirmeler yapıldığını iddia ediyorlardı.

Ancak 16 Mart’ta beklenmedik bir gelişme oldu. Uber, İngiltere’de 70.000’den fazla sürücüyü asgari ücret, tatil ücreti ve emeklilik planına erişim alacak işçiler olarak yeniden sınıflandıracağını duyurdu. Uber’in diğer ülkelerdeki istihdam politikasının nasıl olacağı henüz belirsiz. Ama hem AB’de hem de ABD’de esnek ekonomileri daha sıkı düzenlemek için çeşitli çalışmalar var (https://www.nytimes.com/2021/03/16/technology/uber-uk-drivers-worker-status.html).

Bu yazıda, dijital platformlardaki esnek ekonomileri ele alacağım. Yazının devamında esnek ekonomilerin hangi tarihsel koşullarda geliştiğini, farklı modelleri ve çalışma prensiplerini göreceğiz.

Esnek ekonomi (gig economy), son yıllarda Avrupa’daki önemli tartışma konularından biri. Heeks (2017) üç yıl önce 70 milyondan fazla insanın esnek ekonomilerde çalıştığını belirtiyordu. 2025 yılına kadar dünyadaki tüm işgücü işlemlerinin üçte birinin dijital platformlar üzerinden gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Esnek Ekonomi (Gig Economy) Nedir?

Yazıda, esnek ekonomi terimini İngilizce’deki gig economy’nin Türkçe karşılığı olarak kullanıyorum. Gig kelimesi, bir müzisyen, müzisyen grubu veya komedyenin bir defalık sahne performansını anlatmak için kullanılıyor. Bu biçimde sahne alan bir müzisyenin düzenli olarak performans göstereceğinin herhangi bir garantisi bulunmaz. Belki çok iyi bir performans sergiler ve çok beğenilirse düzenli olarak sahneye çıkması istenir. Sahneye çıktığı için bir ücret alabilir, sadece masrafları karşılanabilir, içki ikram edilebilir… Ya da karşılığında hiçbir şey almaksızın sadece sahneye çıkar (Woodcock ve Graham, 2019). Esnek ekonomi çalışanları için de benzer bir durum söz konusu. Esnek ekonomideki görevler de kısa süreli, geçici ve öngörülemezdir. Bir iş biterken yenisini aramak zorunda kalırsınız. Bir müzisyenin ünü ve daha önceki performansının beğenilmiş olması, onun daha sonraki sahne alışlarını da etkilemesi gibi esnek ekonomideki bir çalışanın yeni işlere erişimi de dijital platformlardaki ününe bağlıdır.

Esnek ekonomi, yeni bir olgu olmamasına karşın hem genişliyor hem de dijital platformlar aracılığıyla kurulan esnek ekonomiler, diğer esnek ekonomilerin yerini alıyor. Srnicek’in (2017) platformları, iş gücü arz ve talebini bir araya getiren yeni firmalar olarak tanımlıyor. Sağladıkları uygulama, dijital altyapı ve algoritmalarla taraflar arasındaki etkileşimi sağlıyorlar. Bir çok platform, fazla bir gereksinim olmaksızın üye kabul ediyor. Böylece aşırı emek arzı elde ederek müşteriler/tüketiciler için sürekli hazır bulunan bir işgücü ordusu sağlayabiliyor. Dijital platformları kullanarak kargoculuk, taksicilik, köpek gezdirme vb hizmetler sağlayan kişilerin sayısı hızla artıyor. Hatta doktorlar için de bir Uber var (https://gbksoft.com/blog/uber-for-doctors-and-healthcare-on-demand-apps/). (İnsanın aklına ister istemez Manifesto’daki sözler geliyor: “Bugüne dek üstün değer verilen ve sofuca bir ürküntüyle bakılan ne kadar eylem varsa burjuvazi bunların hepsinin üstündeki kutsallık örtüsünü çekip atmıştır. Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de, iktisatçıyı da, kendi ücretli emekçisi haline getirmiştir.”)

Esnek ekonominin en önemli özelliği uzun süreli sözleşmelerin ve kalıcı işlerin yerini kısa süreli sözleşmelerin alması. Bu durum, işçilere, işverenlere ve müşterilere çeşitli esneklikler sağlıyor. Örneğin işverenler, ne zaman ve nasıl işgücü kiralayacaklarına karar verebiliyorlar. Müşteriler, yiyeceklerine daha hızlı erişebiliyor; kolayca bir web geliştiriciye ulaşarak ona iş verebiliyor; kısa mesafe/uzun mesafe tartışmasına girmeksizin bir taksi çağırabiliyor. İşçiler ise yapacakları işler ve çalışma zamanları konusunda daha esnek olabiliyorlar. Daha önce iş bulamayan bir çok kişi şimdi daha rahat iş bulabiliyor. Bunlar güzel şeyler.

Ancak Woodcock ve Graham’ın (2019) işaret ettiği gibi esnek çalışmanın bir de karanlık yüzü var: Düşük ücretler, güvencesizlik, stresli ve tehlikeli çalışma koşulları, tek taraflı sözleşmeler. Eski istihdam ilişkilerinin parçalı çalışma ve artan geçici istihdam yoluyla zayıflatılmasıyla dijital platformlarda şekillenen yeni ilişkiler çalışma standartlarını koruyan kuralları, düzenlemeleri ve teamülleri yok sayma eğiliminde. Sonuçta, hala ücretli emek ilişkisi devam ediyor. İşçiler, yaşamlarını sürdürmek için emek güçlerini sermaye sahibinin parası ile mübadele ediyorlar. Güvencesizlik dışında gözden kaçan farklı durumlar da var. Örneğin, uzun süreli sözleşmelerde ve kalıcı istihdam koşullarında bir işçi, emek gücünü belirli bir süre (örneğin günde sekiz saat) sermayenin hizmetine sunar. Esnek ekonomide ise A işini 4 saate tamamlayan bir işçi, platformlarda yeni bir iş bulabilmek için 2 saatini harcayabilir. B işini de 4 saatte tamamladığını varsayalım. İşçi, platforma göre 8 saat çalışmıştır. Ama B işini bulabilmek için harcadığı 2 saatin karşılığı hiçbir zaman ödenmeyecektir. Bir diğer gözden kaçan durum ise normalde ülke içinde kalacak paranın platform payı adı altında ülke dışına çıkarılmasıdır.

Tüm bu karanlık yönlerine karşın dijital platformlar hızla yayılıyor. Kendinden önceki esnek ekonomileri içine alıyor, sermaye sahiplerine güvenceli işleri esnekleştirme olanağı sağlıyor. Bu yeni platformları iki başlık altında ele alabiliriz. Birincisi, belirli bir coğrafyaya bağlı platformlar. Tüketiciler bu platformlar üzerinden yiyecek, kargo, taksi, temizlik, tamirat vb hizmetleri sağlayan kişilere erişebiliyorlar. Woodcock ve Graham’ın (2019) belirttiği gibi bu işler yeni değil. Örneğin, dijital platformlar öncesinde de kargo getiren, taksi hizmeti veren, ev temizliği veya tamirat yapan kişiler vardı. Ama platformlarla beraber belirli bir işyerine bağlı olmayan, hizmet talep edenlerle sağlayanların bir uygulama üzerinden bir araya geldiği yeni iş ilişkileri doğuyor. Tüm dünyada bu biçimde çalışan çok sayıda motorlu kurye, taksi sürücüsü, temizlikçi ve sosyal hizmet çalışanı var. İkincisi, Woodcock ve Graham’ın bulut işi olarak adlandırdığı uzaktan tamamlanabilecek işler. Bulut işleri; web tasarımı, yazılım geliştirme, grafik tasarımı gibi kalifiye işlerin yanında daha az nitelik gerektiren görüntü tanıma, transkripsiyon gibi kısa görevler de olabiliyor. Tabi işin daha az nitelik istemesi bu işlerden gelir elde edenlerin daha az kalifiye olduğu anlamına gelmiyor. Bazen kendi ülkelerinde iş bulamadıklarında veya buluttaki iş daha kazançlı olduğunda bu tip işlere yönelenler var. Yazının devamında belirli bir coğrafyaya bağlı ve bulut işler içeren platformların işleyişine daha yakından bakacağız. Fakat önce bu platformların gelişimini hazırlayan sosyoekonomik koşulları atlamamak gerekiyor. Dijital platformların kurucuları büyük yenilikçiler ve girişimciler olarak lanse edilseler de platformların hızla büyümesinin ardında özellikle son 40 yıldaki ekonomi politikaları var.

Esnek Ekonomilerin Gelişimini ve Genişlemesini Etkileyen Koşullar

Önceki paragraflarda platformlardaki yeni ilişkilerin çalışma standartlarını koruyan kuralları, standartları ve teamülleri yok sayma eğiliminde olduğunu belirtmiştim. Aslında Woodcock ve Graham’ın (2019) özellikle üzerinde durduğu gibi “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan çalışma standartlarını” yok sayma eğiliminde demek daha doğru olacak. Bu dönemde, özellikle Küresel Kuzey’de (sınıf hareketinin gücüne paralel olarak) daha kalıcı, sosyal haklara sahip, tam zamanlı çalışma koşulları gelişti. İşçilerin hakları toplu sözleşmeler ve yasalarla güvence altına alınıyordu. Bugün işçilere yüklenen riskler, o zamanlar refah devletinin omuzlarındaydı. Kötü çalışma koşulları, işsizlik, iş kazaları ve sağlık sorunları gibi riskler devletin gözetimindeydi. Özellikle sendikalaşma oranının yüksek olduğu sanayi işçileri, daha kararlı ve iyi çalışma koşulları elde edebiliyor, fabrikaların daralma zamanlarında işçi çıkarmasının önüne geçilebiliyor; böylece risk almak zorunda olan bireysel işçiler değil şirketler oluyordu.

Bu nedenle, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan daha güvenceli çalışma, kapitalizm için aslında sıradışı bir durumdu. Ayrıca bu haklar daha çok Küresel Kuzey’deki beyaz erkekler içindi. Dünyanın diğer yerlerindeki halklar veya Batı’daki kadınlar ve azınlıklar Batı’daki sendikalı işçilerin elde ettiği hakların ancak bir kısmına sahipti. Tabi bu durum kadınlar, azınlıklar ve Küresel Güney için esnek ekonomiyle hiçbir şeyin değişmediği anlamına gelmiyor. Ancak burada asıl olarak, çalışma ilişkilerinin sınıflar arasındaki güç dengeleriyle değiştiğine dikkat etmek gerekiyor.

Elbette ki güvencesizliğin esnek ekonomiye özgü bir olgu olmaması, kısa bir dönem dışında hep kapitalizme eşlik etmiş olması, onun günümüzde işin dönüşümünü ve yeniden yapılandırılmasını temsil ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Woodcock ve Graham (2019), esnek ekonomin büyümesini üç temel faktörle açıklıyor. Birincisi, ekonomide işçilerin gücü, devlet düzenlemesi, küreselleşme ve dış kaynak kullanımı dahil olmak üzere çeşitli alanlarda geniş siyasi değişimlerin yaşanması. İkincisi, coğrafi olarak dağınık çalışanların istihdamına ve yönetimine izin veren teknolojik değişiklikler ve yeni bağlantı ağları. Üçüncüsü, hem işverenlerin hem de çalışanların daha esnek çalışma modelleri aramasına yol açan sosyal değişimler. Dolayısıyla, esnek ekonominin ortaya çıkışını ve gelişimini anlamak için teknoloji önemli bir yere sahip olmakla beraber tek başına yeterli değil. Teknolojinin yanında toplumsal ve ekonomi politik koşulları bir bütün olarak değerlendirmek, aralarındaki etkileşime dikkat etmek gerekiyor. Bu bağlamda Woodcock ve Graham (2019), esnek ekonominin gelişimi için gerekli koşulları dokuz maddede özetliyor:

  • Platform altyapısı,
  • İşin dijital okunurluğu,
  • Artan bağlanırlık ve ucuz teknoloji,
  • Tüketici eğilimleri ve tercihleri,
  • Cinsiyetlendirilmiş ve ırksal iş ilişkileri,
  • İşçilerin esneklik isteği,
  • Devlet düzenlemesi,
  • İşçilerin gücü,
  • Küreselleşme ve taşeronlaştırma

Platform altyapısı. Marx’ın, “Yel değirmeni size feodal beyli toplumu verir; buharlı değirmen ise, sınai kapitalistli toplumu” sözünü günümüze taşırsak dijital platformlar da bize esnek ekonomiyi verirler. Platform altyapısı da esnek ekonomide işin örgütlenmesi için gerekli altyapıyı sağlar.

Platformlar, iş gücünü satanlarla bunu almak isteyenleri bir araya getiriyor. Geçmişte de işgücünü satanlarla bunu almak isteyenleri birbirine bağlayan ortamlar vardı. Ancak dijital platformlarda bu süreç, her iki taraf için de, geçmiştekine göre daha pürüzsüz ilerliyor. Örneğin, bir çok platformda hizmet almak isteyen müşteri, kolayca talebini sisteme giriyor ve çok kısa bir süre içinde talebini yerine getirebilecek birine erişebiliyor. Dijital platformlar temelde işgücünü satmak isteyenler ile bunu almak isteyenleri bir araya getirdiğinden, kendilerinin sadece arz ile talebi bir araya getiren teknoloji firmaları oldukları iddia ediyorlar. Böylece iş sürecindeki riskler hakkında herhangi bir sorumluluk almaktan kaçınıyor, olumsuzlukları algoritmaların üzerine yıkabiliyorlar.

Platformlar, bağlantıyı iki biçimde kurabilmekte. Birincisi, pazarlık temelli eşleştirmeler. Bu bağlantı biçiminde, ya müşteriler istedikleri işe uygun yeteneklere sahip işçilere ulaşırlar ya da işçiler talep edilen bir işi ne kadara yapacaklarını bildiren teklifler sunarlar. İkincisinde ise fiyatlar sabittir ve pazarlık söz konusu değildir. Örneğin, bir Uber sürücüsü yolcuyu platformun kendisine bildirdiği ücretten taşımak zorundadır. Uber’in eski CEO’su Travis Kalancik, taksi ücretlerini belirleyenin de kendileri olmadığını iddia ediyor. Kalanick’e göre ücretleri belirleyen piyasadır ve piyasanın ne olduğuna karar veren ise algoritmalardır!

Kalancik’in sözlerinden de anlaşılacağı üzere platformlar sadece tarafları buluşturmakla kalmaz ücretleri belirlemek gibi bir işlevlere de sahiptir. Bazı platformlarda ödeme sistem üzerinden gerçekleşir. Bazıları, işçileri veya müşterileri gözetleyen mekanizmalar içerir. Sürücüyü veya kuryeyi, belirli bir rotaya yöneltebilir. Kısacası, platformlar “biz sadece aracı bir şirketiz” iddiasında ısrar etseler de platformların işçiler üzerinde yönetimsel güçleri bulunmaktadır.

İşin Okunabilirliği. Otomatikleştirilmiş süreçlerin, emek sürecinin temel parçalarını okuma ve değiştirme yeteneğini anlatır. Sermaye sahibi, satın aldığı işgücünü kendisi için en verimli biçimde kullanmak ister. Bu nedenle, Frederick W. Taylor’dan beri işin amirler tarafından okunabilir ve ölçülebilir olması önemlidir. Montaj hattında çalışan bir işçinin işteki belirli bir görev için ne kadar zaman harcadığı ölçülerek üretim süreci hızlandırılır. Bunun sonucunda, işçinin üretim üzerindeki kontrolü azalır.

Bilişim teknolojileriyle beraber işyeri gözetim olanakları da artmıştır. Platformlar da bu olanaklardan yararlanırlar. Bazı platformlar, çalışanları gerçek zamanlı olarak takip eder. Bazı bulut platformları, çalışanların her dijital hareketini izler. Bir işin platformlaştırılabilmesi için dijital okunurluğunun olması gerekir. Örneğin, insanlar bebek bakıcısı veya güvenlik görevlisi ararken daha çok kişisel tavsiyelerden yola çıkarlar. Bu tip özel işlerin platform veritabanlarında derecelendirilmesi zordur. Ayrıca standartlaştırılmış bir adres sistemi, yüksek kaliteli coğrafi veri ve bu verileri üretmek ve okumak için gerekli teknoloji yoksa platformların çalışması zorlaşır. Mozambik’in başkenti Maputo’da standart bir adres sisteminin olmaması kargo platformlarının işleyişini aksatmıştır.

Bir işin dijital okunabilirliğinin yüksek olması otomasyon riskinin yüksek olduğu anlamına da gelir. Amazon’un insansız hava araçlarıyla gerçekleştirmeyi planladığı kargo teslimatı veya Uber’in sürücüsüz arabaları gibi otomatikleştirmeler ancak bir çok süreç, alan ve etkinliğin dijital okunabilirliğinin yüksek olması durumunda hayata geçirilebileceklerdir. Ancak şimdiden bazı temel süreçlerin otomatikleştirilmeye başlandığını görüyoruz.

Artan bağlanırlık ve ucuz teknoloji. Bugün dünyanın yarısından fazlası internete bağlanabiliyor. İnternet erişiminde ve erişim kalitesinde küresel eşitsizlikler devam ediyor. Fakat gelir düzeyi yüksek olan ülkelerde neredeyse herkes (kendi evlerinden olmasa da) internete erişebilmekte. Dünyanın birçok yerinde fiyatı 20 doların altında olan akıllı telefonlar satılıyor.

İnternet erişiminin artması ve mobil teknolojiler, esnek ekonominin potansiyel işçilerini ve tüketicilerini küresel ağa bağladı. Teknolojinin yetersiz olduğu yerlerde dijital platformlar farklı çözümlere başvuruyorlar. Örneğin, Maputo’daki Biscate adlı platform, müşterilerin tesisatçı, inşaat ustası, temizlikçi vb talep edebilmesini sağlayan bir web arayüzüne sahip. Müşterinin talebi bir işçiyle eşleştirildiğinde işçiye SMS mesajı gönderiliyor.

Bağlanırlığın artması gündelik hayattaki iş ilişkilerini platformlara taşımakla kalmıyor. Belirli bir coğrafyaya bağlı kalmak zorunda olmayan platformlar, veri girişi, grafik tasarımı, transkripsiyon işlerini yaptırmak için küresel bir emek havuzuna erişerek işlerini daha ucuza yaptırabiliyorlar.

Tüketici eğilimleri ve tercihleri. Esnek ekonomi platformlarının işleyebilmesi için tüketici alışkanlıklarının ve taleplerinin değişmesi gerekiyor. Değişim, bazen platformların çeşitli teşvik ve promosyonları ile ilerliyor. Bazen Covid-19’da olduğu gibi dış etkenler tüketim alışkanlıklarını hızla değiştirebiliyor. Örneğin, son zamanlarda insanların gıda ve market alışverişleri için internete yönelmesiyle kargo, gıda ve market hizmetlerinin platformlaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz.

Cinsiyetlendirilmiş ve ırksal iş ilişkileri. Sayıları her geçen gün azalsa da sendikalı iş gücü bazı temel haklara sahip. Bu ayrıcalıklı işgücü çoğunlukla beyaz erkeklerden oluşuyor. Toplumun geriye kalan kesiminin payına düşense çoğunlukla düşük ücretli, standart olmayan (toplu sözleşme, iş güvenliği ve sosyal sigorta sistemine dahil olmayan) işler oluyor. Özellikle göçmenler sıklıkla yetenekleriyle orantısız işlerde çalıştırılıyor ve en güvencesiz sözleşmeleri kabul etmeye zorlanıyorlar. Göçmen temizlikçilerde olduğu gibi cinsiyetlendirilmiş ve ırksal ilişkilerin bir araya gelmesi daha derin sömürü koşullarına neden oluyor. Dolayısıyla güvencesizliğin esnek ekonomi içinde veya dışında olması bu kesim için çok fark etmiyor. Aksine platformlar gündelik yaşamdan dışlanmışlar için önemli (ve kimi zaman tek) gelir kapısı olabiliyor.

İşçilerin esneklik isteği. Esneklik daha çok patronların bir hedefi olarak gündeme gelmesine rağmen işçilerden de esnek çalışma saatlerini veya farklı tipte işler arasında bir seçim yapmayı tercih edenler olabiliyor. Örneğin, Woodcock ve Graham’ın (2019) görüştüğü işçilerden biri dışarıda ve bisiklet üzerinde çalışmaktan hoşlandığını belirtmiş. Bazen başlarında bir yönetici olmaksızın kendi işinin patronu olma hissi cazip gelebiliyor. Ancak kimi zaman da esneklik talebi işçinin normal işinde aldığı maaşının yetersiz olmasından kaynaklanabiliyor. Küresel Güney’de çalışan ve geliri yetersiz biri, akşamları Küresel Kuzey’de bir bulut platformu için çalışarak ek gelir sağlayabiliyor.

Devlet düzenlemesi. İngilere’de Margaret Thatcher ve ABD’de Ronald Reagan’ın uyguladığı neoliberal politikalar ile işçi sınıfının İkinci Dünya Savaşı sonrası elde ettiği haklara, refah devletine ve sektörel sübvansiyonlara karşı büyük bir saldırı başlatıldı. İç yatırımı çekmek amacıyla emek piyasaları serbestleştirildi ve kamu sektörü küçültülmeye çalışıldı. Ama en önemlisi sendikalaşma, çalışma ve toplu sözleşmeye hakları sürekli yasal saldırılara maruz kaldı.

İşçi gücü. Neoliberal devlet düzenlemeleriyle beraber tüm dünyada işçi sınıfı haklarında önemli gerilemeler yaşandı. Sanayisizleşme ve üretim faaliyetlerinin işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere kaydırılması sonucunda sendikalar zayıfladılar. Sınıf sendikacılığının yıkımıyla onun yerini ortaklığa dayalı uysal sendikacılık aldı. İşçi sınıfının parçalanması, güvencesiz ve taşeronlaştırma uygulamaları arttı. İstihdam ilişkilerindeki yeni düzenlemelerle riskler, işverenden çalışana kaydırıldı. Ama çalışanlar en büyük darbeyi, sermayenin önünde kolektif pazarlık yapabilen işçilerin yerini bireysel işçilerin almasıyla yaşadılar.

Küreselleşme ve taşeronlaştırma. Çağrı merkezlerinin yüksek gelirli ülkelerden düşük ve orta gelirli ülkelere taşınmasını farklı işlerin dünyanın farklı yerlerine taşınması takip etti. Piyasaların serbestleştirilmesi, uluslararası şirketlerin düşük ve orta gelirli ülkelerin piyasalarına girişlerini kolaylaştırdı. Günümüzde de Silikon Vadisi’nin yazılım ve platform şirketlerinin bu serbestlikten sonuna kadar yararlandığına şahit oluyoruz.

Ayrıca teknolojik altyapının (IP adresleme sistemi, Visa/Mastercard gibi ödeme platformları, GPS, Google Maps, Apple ve Android telefonlar) ortaklaştırılması, çalışma pratiklerini uluslararasılaştırma olanağı sağlıyor. Şirketler hızla platformlarını bu altyapının üzerinde konumlandırabiliyorlar.

Özetle, esnek ekonomi sadece yeni teknolojilerden ve alıcıları ve satıcıları bir araya getiren platformlardan oluşmuyor. Bir yanda ne zaman çalışacağına karar verebilen işçiler var diğer yanda artan güvencesizlik ve işçiler arasındaki rekabetin artık küresel düzeyde olması var. Ancak daha da önemlisi esnek ekonomi yeni yönetim, kontrol, işçi sömürü ve kâr elde etme tekniklerinin test edildiği ve iyileştirildiği kapitalist bir laboratuvar olarak çalışıyor (Cant, 2019).

Esnek Ekonomi Nasıl İşliyor?

Daha önce belirttiğim gibi Woodcock ve Graham (2019) esnek ekonomiyi ikiye ayırıyor. Belirli bir coğrafyaya bağlı işler ve coğrafyadan bağımsız, bulutta yapılan işler.

Coğrafyaya bağlı platformlar, daha önce var olan ve belirli yerlerde gerçekleştirilen işleri dijital platformlara taşıyarak yeniden organize ederler. Coğrafyaya bağlı esnek ekonomilerin en bilineni Uber’dir. Tüm dünyada, 600’dan fazla şehirde, yaklaşık dört milyon Uber sürücüsü var. Uber, taksi taşımacılığında ne sürücülerin taşımacılıktaki rolünü ne de yolcuların gereksinimlerini değiştirmiştir. Yaptığı sadece (!) tarafları farklı biçimde birbirine bağlamaktır. Uber’in bu girişimi, farklı platformlara da ilham vermiştir. Günümüzde bir çok iş uberleştirilmektedir: yiyecek teslimatı, ev temizliği, ev tamiratı, giyeceklerin yıkanması ve ütülenmesi, paket teslimi, köpek gezdirme. Bu işler önceden de vardır. Ancak şimdi esnek ekonomi bir akıllı telefon uygulaması üzerinden işi organize etmektedir. Cambridge İngilizce Sözlüğü’nde Uberleştirme (uberize) diye bir fiil bile var (https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/uber): Bir hizmeti satın almanın veya kullanmanın farklı bir yolunu sunarak, özellikle mobil teknolojiyi kullanarak, bir hizmet için pazarı değiştirmek.

Platformlar neoliberali politikalar sonucu oluşan bu serbest ortamdan yararlanarak kendilerini bir temizlik şirketi, taksi şirketi, yiyecek teslimat şirketi olarak değil bir teknoloji şirketi olarak sunarlar. Platformda hizmet sağlayanlar da işçi veya platform çalışanı değil serbest meslek sahibi bağımsız yüklenicilerdir. Bu nedenle, platform çalışanları ne işçilere yasalarca tanınan haklara sahip olabilir ne de platform sahibinin çalışanlara karşı bir sorumluluğu vardır. Neoliberalizm, istihdamın deregülasyonuyla bu modeli desteklerken, aynı zamanda fazla finans sermayesinin bu platform şirketlerine aktarılmasına olanak sağlar.

Bir platformun, işçilerle müşterileri bir araya getirebilmesi ve bunun toplum tarafından kabul edilebilmesi için önce güveni inşa etmesi gerekir. Örneğin taksi hizmetlerinde sürücülerin faaliyetleri belirli yasalarla düzenlenir. Herhangi bir sorunda şikayet edilecek yerler bellidir. Uber’de ise insanların şikayetlerini iletebileceği belirli bir yer yoktur. Uber gibi birçok platform, müşterilerin güvenini derecelendirme sistemi ve diğer takip biçimleriyle inşa eder. Sürücünün konumu, takip ettiği rotalar, her bir yolculuğun maliyeti vb hakkında veriler toplanır. Fakat sürücülerin, geribildirim, müzakere, kararları tartışma veya kendini savunma şansı azdır. Memnuniyetsiz bir müşterinin vereceği düşük bir puan sürücünün platformdan çıkarılmasıyla sonuçlanabilir.

Platformların başarısı ağ etkilerine dayanır. Bu nedenle, girdikleri pazarda ilk başta kıyasıya bir rekabet vardır. Rakiplerini saf dışı bırakabilmek için zarar etsele bile müşterilerin ödediği ücretleri düşük tutarlar ve/veya işçilerden daha az kesinti yaparlar. Platformun işçi ve müşterilerden oluşan ağı büyüdükçe, daha fazla işleme ev sahipliği yaptıkça gücü artar. Artık ücretleri eski seviyesine çıkarabilir ve işçilerden yaptığı kesintileri artırabilir.

Platformlar, işçiyi mekansal ve zamansal olarak kontrol ederler. İşçilere hangi evi temizleyeceklerini, teslimatı nereye yapacağını, yolcuyu gideceği yere hangi güzergahtan götüreceklerini söyler. Zamansal kontrol, birçok işçinin platformları esneklik nedeniyle seçtiği düşünüldüğünde şaşırtıcı gelebilir. Platform, işçileri doğrudan belirli zamanlarda çalışmaya zorlamaz. Ancak talebin çok olduğu durumlarda ücret oranlarını artırarak çalışmayı daha cazip hale getirir. Zaten kargo teslimatında olduğu gibi işçiler, sadece belirli zaman aralıklarında gelir elde edebilirler.

Platformlarda, sürekli veri akışı vardır. Veri, daha sonra emek sürecinin belirli parçalarını otomatikleştirmek ve yapay öğrenme algoritmalarını eğitmek için kullanılır. Her bir işçinin zekası, platformun genel zekası haline gelir. Burada nihai hedef tüm emek sürecini otomatikleştirmek (sürücüsüz arabalar, paketleri teslim eden iha’lar gibi) olsa da emek sürecinde belirli kısımlarını (GPS destekli yol tarifi gibi) otomatikleştirmek için de kullanılır. Böylece bölgeyi daha az bilen sürücüler istihdam edilebilir ve platformdaki işçi havuzu genişletilebilir.

Bulut İş Modeli

Bulut iş modeli, çalışanların fiziksel olarak müşteriye veya yöneticiye yakın olmasına gerek kalmadan gerçekleştirilen çalışma modelidir. Gerekli teknolojilere sahip biri herhangi bir yerden iş modeline dahil olabilir. Örneğin, müşteri hizmetlerine gönderdiğiniz bir e-posta, dünyanın farklı bir yerindeki çalışan tarafından yanıtlanabilir. Yapılan iş coğrafyadan bağımsızlaşır.

Dünyanın bir ucundaki işçilerin bir diğer ucundaki müşteriler için üretim yapması yeni bir olgu değil. Özellikle 1990’larda büyük şirketler üretimlerini işgücünün ucuz olduğu yerlere taşıdılar ve oralarda yeni üretim tesisleri kurdular. Şimdi ise ABD’deki küçük bir şirket, bir gün Nairobi’den diğer bir gün Yeni Delhi’den bir çevirmen çalıştırabilir. Şirket, ne oralarda yeni ofis açmak ne de yerel düzenlemeler ve vergilerle uğraşmak zorundadır.

Dünyanın en büyük bulut işi platformlarından Upwork’un 12 milyon, Freelancer’ın 25 milyon kayıtlı üyesi var ve üyelerin %7’si platformu aktif olarak kullanıyor. Bu iki platform dışında farklı platformlar ve internette farklı yollardan kurulan iş ilişkileri de var. Aşağıdaki harita 2019’un ilk dört ayında, İngilizce dilindeki en büyük beş bulut platformunda (pazar trafiğinin %70’i oluşturuyorlar) bulunan çevrimiçi işleri gösteriyor. Afrika ülkelerinin bulunduğu bölgenin yarısında bir işgücü talebinde bulunulmamış. Güney Afrika (%0,44), Nijer (%0,32), Kenya (%0,18), Mısır (%0,35) ve Fas (%0,17) dışındaki diğer ülkelerde ise iş taleplerinin oranı %0,06’nın altında. İşgücü talebi özellikle ABD’den (%39,9) gelmiş. Onu İngiltere (%8,64), Kanada (%7), Avustralya (%6.68) ve Hindistan (%5,83) takip ediyor (https://geonet.oii.ox.ac.uk/blog/mapping-the-availability-of-online-labour-in-2019/).

Aşağıdaki işgücü haritası ise biraz daha farklı. Afrika’nın yarısında çevrimiçi işçi bulunmuyor. Güney Afrika (%0,65), Nijer (%0,78), Kenya (%0,94), Mısır (%1,03), Fas (%0,51) ve Cezayir (%0,17) dışındaki diğer Afrika ülkelerinde ise işgücünün oranı %0,11’in altında. Çevrimiçi işgücünde beş ülke öne çıkıyor: Hindistan (%25,47), Bangladeş (%12,85), ABD (%10,79), Pakistan (%10,27) ve Filipinler (%8,54). (https://geonet.oii.ox.ac.uk/blog/mapping-the-availability-of-online-labour-in-2019/)

Araştırma, sadece İngilizce konuşulan platformları yansıtmasına karşın durum gayet net: Küresel Güney ve Küresel Kuzey’in işçileri, Küresel Kuzey’deki işler için rekabet ediyorlar.

Bulut işlerini ikiye ayırabiliriz. Birincisi, yazılım geliştirme, web tasarımı, çeviri vb uzun dönemli görevler içeren ve platform dışında yapılan işler. Platform, işçi ile hizmet talep eden müşteriyi bir araya getiriyor ve karşılığında işçinin aldığı ücretten bir kesinti yapıyor. İkincisi, mikro görevler adı verilen işler. Bu işler (görüntü tanıma, transkripsiyon ve açıklama ekleme, içerik denetimi, veri toplama ve işleme, ses ve görüntü transkripsiyonu, çeviri vb.) çoğunlukla parça başı ve kısa süreli. Platformlar, işçinin aldığı ücretten kesinti yapıyor.

Bir mikro çalışma organizasyonun başarılı olabilmesi için ürünün iyi tanımlanmış, kısa ve nispeten basit olması gerekiyor. Daha büyük işler, her birinin tek bir kişi tarafından yerine getirilebileceği biçimde daha küçük görevlere bölünüyor. Örneğin, transkripsiyon için bir uzmana ödeme yapmak yerine, ses dosyası çok küçük parçalara bölünüyor ve platformdaki işçilere dağıtılıyor. Her küçük parça iki kez tamamlanarak sonuçlar karşılaştırılıyor ve kalite artırılıyor.

Mikro görev platformlarının başında gelen Amazon’un Mechanical Turk’u bu tip işleri “yapay yapay zeka” olarak adlandırmakta. Yapılan işler, görüntü tanıma veya duyarlılık analizi gibi genellikle bir şeyleri yorumlama konusunda belirgin bir şekilde insan becerisine dayanan görevler. Bu işlerden bazıları (en azından teoride) yapay zeka tarafından gerçekleştirilebilir olmasına rağmen insan işçiler daha hızlı ve ucuz oluyor. Bazı işlerde ise işçiler, yazılım sisteminin veya algoritmanın bir parçası olarak görevlendiriliyorlar.

Mikro görev platformları, insanların robot gibi davranmasını sağlamanın makinelerin insan gibi davranmasını sağlamaktan daha ucuz ve daha kolay olabileceğini gösteriyor (https://www.theguardian.com/technology/2018/jul/06/artificial-intelligence-ai-humans-bots-tech-companies). Mikro görevler, Facebook ve YouTube gibi platformlarda içerik üretiminin giderek daha önemli bir parçası haline geliyor. Platformların arkasındaki işçiler, ırkçı, cinsiyetçi, homofobik veya şiddet içeren grafikleri belirleyen kısa görevleri yerine getiriyorlar. Platform işçileri bir yandan zararlı içeriği belirleyerek sosyal medya platformunu temizlerken diğer yandan daha sonra kendi yerlerini alacak ve yaptıkları işi otomatikleştirebilecek yapay öğrenme sistemlerinin eğitimi için veri sağlamış oluyorlar.

***

Bu yazıda, esnek ekonomi konusuna bir giriş yapmak istedim. Esnek ekonomilerin işler tarafından nasıl deneyimlendiğini, işçilerin platformlara karşı nasıl direndiklerini ve örgütlenme deneyimlerini sonraki yazıda tartışacağım. Uber’in İngiltere’de geri adım atmış olması çok önemli Ama bu durum, ne şirketin kendiliğinden Türkiye’de de benzer biçimde davranacağı ne de diğer platformların Uber’i takip edeceği anlamına geliyor.

Türkiye’de de son zamanlarda bir hareketlenme var. Pandeminin de etkisiyle esnek ekonomi girişimleri artıyor. Uber, Türkiye’de yeniden faaliyete geçti ve Mart ayında Ankara’da da hizmet vermeye başladığını duyurdu. Yakında biz de kendimizi benzer tartışmaların içinde bulabiliriz. Ancak gelecekteki tartışmaları “geleneksel taksicilere karşı Uber” biçiminde değil de esnek ekonomi modelleri çerçevesinde ele almakta fayda var. Çünkü Uber hakkındaki tartışmalar, ulaşım hizmetleriyle sınırlı kalmayacak.

Kaynaklar

Cant, C. (2019) Riding for Deliveroo: Resistance in the New Economy. Cambridge: Polity.

Goodwin, T. (2015) The Battle Is for the Customer Interface. TechCrunch, 3 March. Available at: https://techcrunch.com/2015/03/03/in-the-age-of-disintermediation-the-battle-is-all-for-the-customer-interface/

Heeks, R. (2017) Decent work and the digital gig economy: A developing country perspective on employment impacts and standards in online outsourcing, crowdwork, etc. Paper No. 71.

Srnicek, N. (2017) Platform Capitalism. Cambridge: Polity.

Woodcock, J. ve Graham, M. (2019). The gig economy. London: Polity Press.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir