İngiliz bilimci Tim Berners-Lee’nin 1989’da, CERN’de çalışırken icat ettiği WWW (World Wide Web) internette yeni bir dönemin kapısını araladı. İnternet, o güne kadar daha çok enstitü ve üniversitelerdeki bilim insanlarını birbirine bağlayan bir ağdı. WWW’nin geliştiriliş amacı da bilim insanlarının bilgi paylaşımını kolaylaştırmaktı. Tim Berners-Lee, 1990 yılının sonunda WWW düşüncesini hayata geçirebilmek için CERN’de bir web sunucu ve tarayıcı geliştirdi. ABD’deki ilk sunucu ise yine bir parçacık fiziği laboratuvarında (Stanford Linear Accelerator Center) Paul Kunz ve Louise Addis’in katkılarıyla geliştirildi. 1993’ün başında da Illinois Üniversitesi’ndeki NCSA (National Center for Supercomputing Applications), Mozaik adlı web tarayıcının ilk sürümünü çıkardı. 1994 yılı sonunda iki bini ticari olmak üzere on bin web sunucusu ve on milyon kullanıcı vardı (https://home.cern/science/computing/birth-web/short-history-web).
İnternetin WWW ile gelişip yayıldığı bu yıllarda küreselleşme rüzgarlarının da oldukça kuvvetli olduğunu atlamamak gerekiyor. İnternet, bir yandan küreselleşmeci eğilimleri güçlendirirken diğer yandan küreselleşme rüzgarlarıyla beraber yeni özneleri de içine alarak genişliyordu. Kapitalizm ise bir zamanlar bilim insanlarının ve bilgisayar uzmanlarının özgürce tadını çıkardığı bu bakir alandan kâr etmenin yollarını arıyordu. 1995-2000 yılları arasında ABD ekonomisi parlak bir tablo çizerken, şirketler de e-ticaretin olanakları üzerinde duruyor ve yeni iş modelleri deniyorlardı.
İnterneti kendi başına bir amaç olarak gören ve ondaki özgürlüğe ve açıklığa tutkun insanlar vardı. İnternet, toplumsal muhalefet için de vazgeçilmez bir teknoloji haline geliyordu. Meksika’nın Chiapas eyaletinde Zapatistalar’ın gösterdiği gibi internet, sesi duyulmayan veya duyurulmayanlar için kendilerini ifade edebilecekleri ve dayanışma ağları örebilecekleri özgür bir ortamdı. Maliyetlerin basılı yayıncılığa göre çok daha az olması yeni çevrimiçi bağımsız yayınları teşvik ediyordu.
11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında internet de hızla değişmeye başladı. Terör gerekçesiyle gözetim uygulamaları arttı. ABD’li yetkililere göre 11 Eylül’ü gerçekleştiren teröristlerin dijital izlerini dikkate almamak büyük bir hataydı; saldırılar önlenebilirdi. ABD, daha sonra Edward Snowden’ın ifşalarının ortaya çıkarabileceği gibi önceden var olan gözetim ağını daha da genişletti ve derinleştirdi. Diğer ülkelerde de hükümetler, daha aktif aktörler olarak ortaya çıkıyordu.
2000’li yılların ortasında geldiğimizde internetin iki büyük tehditle karşı karşıya olduğu konuşuluyordu. Birincisi, internetin giderek daha çok ticarileşmesiydi. 2000 yılının başında dot-com balonu sönmüş olsa da şirketler kararlıydı ve yeni iş modelleri deneniyordu. İnternetin ilk günlerinde, üniversite ve araştırma laboratuvarlarında filizlenen açıklık ve paylaşım kültürü devam ediyordu. Nitekim bu kültür, daha sonra Wikipedia’yı var eden ve internette ifade özgürlüğünü savunan bir güç olacaktı. Ama şirketler artık daha kararlı ve saldırgan aktörlerdi. İkinci tehdit ise yukarıda da belirttiğim gibi hükümetlerin interneti kendi haline bırakmak istememeleriydi. ABD, terörizm gerekçesiyle, kendi şirketlerinin de desteğiyle, interneti kontrol altına almaya çalışıyordu. Diğer yandan küreselleşme rüzgarları da dinmişti. Fakat internetin küreselliği ve hâlâ var olan ulusal sınırlar arasındaki bir çelişki vardı. Bir Amerikan internet şirketi ve başka bir ülkenin yurttaşı arasındaki anlaşmazlıkta hangi yasalar geçerli olacaktı? Ayrıca Çin ve Rusya, internete yön vermek isteyen yeni aktörler olarak güç kazanıyordu.
Yıllarca ikinci tehdit daha ön planda oldu. Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore yönetimleri, kendi halklarını küresel ve açık internetten koparmak isteyen yönetimler olarak görüldü. Söz konusu yönetimlerin kendi ulusal ağlarını internetten koparma girişimleri kınandı. Fakat yurttaşlarının internet erişimine müdahale eden başka ülkeler de vardı. Çünkü internet, insanların örgütlenmesine ve seslerini duyurmasına yardımcı oluyor, dünyanın dört bir yanındaki otoriter rejimleri sarsıyordu.
Ancak internetin ticarileşmesi hakkındaki sorunlar 2016 yılındaki ABD seçimleri, Ruslar’ın seçimlere müdahalesi hakkındaki söylentiler ve Facebook/Cambridge Analytica skandalına kadar fazla önemsenmedi. 2020’deki ABD seçimlerinde, aynı sorunlar tekrar yaşanmasın diye şirketler çeşitli önlemler aldılar. Ama hâlâ birçok insan sorunun teknik hatalardan çok bilişim tekellerinin iş modellerinden kaynaklandığını düşünüyor ve şirketlerin faaliyetlerinin düzenlenmesi gerektiğini savunuyor. Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat politikacılar sık sık bu konuyu gündeme getiriyorlar. Örneğin, ABD Başkanı Joe Biden, sosyal medya platformlarını aşı karşıtlığıyla ilgili yanıltıcı bilgileri yaymakla suçladı ve başta Facebook olmak üzere sosyal medya platformlarını sert biçimde eleştirdi (bkz. https://www.theguardian.com/us-news/2021/jul/19/joe-biden-facebook-covid-coronavirus-misinformation).
Dolayısıyla ifade özgürlüğü ve gözetim bağlamında değerlendirildiğinde ABD şirketlerinin temsil ettiği internet modeli de Çin’in internete yaklaşımı da çeşitli sorunlar içeriyordu. Fakat internet günümüzde insanlar arası bir iletişim ortamı olmanın çok ötesinde bir anlama sahip. İnternet hakkındaki tartışmalar daha çok ifade özgürlüğü ve gözetim etrafında şekilleniyor. Ama internet, gündelik yaşamın arka planında çalışan bir uygulama gibi. Kimi zaman çalıştığının farkında bile değiliz. İnternet; ticaret, sağlık, eğitim, bilimsel araştırmalar, sosyalleşme vb için her geçen gün daha önemli hale geliyor.
Daha önemlisi, Jonathan Zittrain’in savunduğu gibi internet, üretken bir teknoloji. Üretken teknolojiler, aksi takdirde elde edilmesi çok zor olan çok çeşitli başarıları mümkün kılıyorlar. Örneğin veriye dayalı YZ (yapay zeka) yaklaşımları başarılarını internete borçlular. Üretken teknolojiler, bir çok farklı kullanım şekli sunuyorlar. Geniş kullanıcı grupları tarafından kolayca benimsenebiliyor ve uyarlanabiliyor. Küçük çocuklar da seksen yaşındaki insanlar da internetten yararlanabiliyor. Herkesin kullanımına açıklar. Ama en önemlisi de bu özellikleri sayesinde öz yinelemeli bir biçimde üretken (recursively generative) olmaları, yeni ürünler ve hizmetler üretmek için yeniden amaçlandırılabilmeleri (https://dash.harvard.edu/bitstream/handle/1/9385626/zittrain_generativeinternet.pdf).
Dolayısıyla internetin geleceğinden, hükümetlerin ve şirketlerin internet politikalarından söz ederken tek başına internetten söz etmiyoruz. İnternetin geleceği aynı zamanda YZ’nin, nesnelerin internetinin, platform ekonomilerinin ve akıllı şehirlerin geleceği. ABD ve Çin arasında giderek şiddetlenen hegemonya savaşı nedeniyle internetin ikiye ayrılacağı hakkında endişeler var. O’Hara ve Hall (2021), bu iddialara karşı internette başka ülkelerin ve kullanıcıların da olduğuna dikkati çekiyor. Bu aktörler, pasif değiller; tam tersine internet kullanımları ve eğilimleriyle interneti yeniden yaratıyorlar. Ayrıca ABD ve Avrupa’daki internet yaygınlığının belirli bir seviyeye geldiğini ve dolayısıyla internete yeni katılımların çoğunlukla Sahra Altı Afrika, Hindistan, Güney ve Doğu Asya bölgelerinden olacağını da dikkate almalıyız. Yeni kullanıcılar da interneti batıdakilerle benzer amaçlar doğrultusunda kullanacak ama internete kendi kültürlerini ve kullanım biçimlerini katacaklar.
İnternet, ABD’de doğdu ve onun gelişimine katkıda bulunan bilim insanları ve araştırmacılar tarafından şekillendirildi. O’Hara ve Hall’ın (2021) açık internet adını verdiği bu vizyon, internetin temelini oluşurdu. Fakat açık internet modelinin zayıflıkları, yeni olanaklar ve diğer aktörlerin çıkarları farklı internet modellerini gündeme getirdi. O’Hara ve Hall (2021), internetin ilk modeli, Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli’ne alternatif yeni internet modellerini üç ana başlık altında topluyor. Birincisi, O’Hara ve Hall’ın (2021) Brüksel Burjuva İnternet Modeli adını verdiği ve liberal demokratik değerler üzerine kurulu olan model. İkincisi, yine ABD kökenli olan ve büyük şirketlerin çıkarlarına daha yakın olan Washington DC Ticari İnternet Modeli. Üçüncüsü ise Pekin Paternalist İnternet modeli. Yazının devamında da göreceğimiz gibi bu modeller, özellikle veri politikalarıyla birbirlerinden ayrılıyorlar.
O’Hara ve Hall’ın (2021) vurguladığı gibi internetin geleceği hakkındaki düşünceler bu modellerle sınırlı değil. Ancak bu dört model (Silikon Vadisi’nin Açık İnterneti, AB’nin Burjuva İnterneti, Washington DC’nin Ticari İnterneti ve Pekin’in Paternalist İnterneti), hem teknik tartışmaları hem de kullanıcı beklentilerini etkilemek için yeterli entelektüel tutarlılığa ve jeopolitik desteğe sahip oldukları için öne çıkıyorlar. Jeopolitik destek önemli çünkü bir teknik standart, ne kadar mükemmel olursa olsun insanlar ona uymayı kabul etmedikçe bir anlam taşımıyor.
Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli
Açık internet modeli aslında internetin temelini atan ve onun günümüzdeki haline kavuşmasını sağlayan modeldir. Yazının devamında da göreceğimiz gibi diğer modellerin hiçbiri bu potansiyele sahip değil. Örneğin, başlangıçta Çin’in özgürlükleri sınırlayan paternalist modeli, Avrupa’nın burjuva özgürlükçülüğüne dayanan temkinli modeli veya ABD’nin tekellere meyilli ticari modeli olsaydı bugünkü gibi geniş ve kapsayıcı bir internetimiz olmayacaktı.
Açıklık, en başta internetin iletim katmanındaki merkezsiz kontrol yapısıyla ilgilidir ve açık internetin, beş temel ideali vardır: Ağ tarafsızlığı, açık standartlar, şeffaflık, giriş için engellerinin düşük olması ve sansür karşıtlığı.
Ağ tarafsızlığı, İSS’lerin (İnternet Servisi Sağlayıcılar) internet üzerinden iletilen farklı tipteki veri paketleri arasında ayrım yapmamasını ve bazılarına ayrıcalıklı davranmamasını ifade eder. Ayrımcılık farklı nedenlerden yapılıyor olabilir. Örneğin, video veya oyun akışı gibi enformasyon ağırlıklı ve zamana duyarlı kullanımlar için önceliklendirme yapılabilir; bir mobil operatör, iş modelini baltalayacak ücretsiz internet telefonu veya VOIP (internet üzerinden sesli iletişim) hizmetleri için altyapı sağlamak istemeyebilir; bir operatör, çocuk pornosunu veya bir siyasi partinin mesajlaşmasını engellemeyi hedefleyebilir. İnternetin babası olarak adlandırılan Vinton Cerf ve WWW’nin mucidi Tim Berners Lee de ağın verimliliğini artırdığı ve inovasyonu kolaylaştırdığı için ağ tarafsızlığını desteklemektedir. Google, Amazon ve eBay, sitelerine mümkün olduğunca çok insanın erişmesini istedikleri için ağ tarafsızlığını destekler. VOIP hizmeti sağlayan Microsoft ve Netflix de sundukları içeriğin ağdaki akış hızının yavaşlatılmamasını ister.
Açık standartlar, ağa bağlı cihazların birlikte çalışabilmesi ve böylece ağın genişleyebilmesi için gereklidir. Şeffaflık sayesinde ağa katılmak isteyen aktörler, sistemleri tanımlamak için hangi standartların kullanıldığını görebilir; kendi geliştirdikleri teknolojilerin bu standartlarla uyumlu olmasını sağlayabilir. Açık standart ve şeffaflık, çeşitli aktörlerin ortak hedeflere ulaşmak için işbirliği yapmasını kolaylaştırır.
İnternetin, hiyerarşik olmayan, katkılara açık bir yapısı vardır. Sistem, dışlamak yerine katılımı kolaylaştırmak üzere tasarlanmıştır. Veri girişi gerektiren bir yeniliğe sahip olan herkes, internete katılabilir; interneti, verileri almak ve yeniliği daha geniş bir alana yaymak için kullanabilir. İnsanlar yeni iş fikirleriyle internette başarılı olmakta veya batmakta özgürdürler. Her şey hızlıca yıkılır ve yeniden yaratılır.
Açıklık, internetteki alt katmanların paketleri mümkün olduğunca engelsiz biçimde göndermesini sağlar. Veri aktarımının verimliliğini internetin başarılı çalışmasının en önemli ölçüsü olarak görür. Açık İnternet, kamu yararını destekleyen bilginin yayılması hakkındaki argümanları destekler. Açıklık felsefesi, verileri kullanıma açma ve başkalarıyla paylaşma fikrini de içerir. Zaman zaman mahremiyet, fikri mülkiyet veya ticari gizlilik gibi engellerle karşı karşıya gelse de son tahlilde veri veya enformasyon ağlarda serbest olarak akmalıdır. Dolayısıyla açık internette kendiliğinden bir sansür karşıtlığı vardır. Verilerin A’dan B’ye seyahat etme hızı ve verimliliği, engelsiz konuşma, örgütlenme ve bireysel özgürlüğün diğer yönlerinin genel olarak onaylanmasıyla örtüşür. Bu da beraberinde internetin özgür olması gerektiği görüşünü getirir; çünkü internetin tasarımı insanların özgün ve özerk bir şekilde gelişmesine yardımcı olmaktadır. İnternet doğası gereği özgür, demokratik, çoğulcu ve katılımcı bir toplumu destekler.
Başta Silikon Vadisi olmak üzere açık internetin savunucuları açık internetin iyi bir şey olduğu ve herkesin ona sahip olması gerektiğine fazlasıyla ikna olmuşlardır. Açık internet, internetin ilk halidir. Fakat 2000’li yıllardan beri internetin demografik yapısı ve dünyadaki güç dengeleri değişti. Açık internetin en temel ilkeleri bile hem ABD içinde hem de dünyada sorgulanmaya başlandı. Aşağıda Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli ve ondan türeyen teknolojilere yöneltilen eleştiriler yer alıyor. Bu eleştirilerden yola çıkarak farklı internet modelleri gelişti.
- İnternetin sadece kişiler arası bir iletişim ağı ve enformasyon paylaşım platformu olduğu dönemlerde ağ tarafsızlığı temel bir ilkeydi. Ancak günümüzde farklı ortamların farklı talepleri olabiliyor. Örneğin, VOIP hizmetlerinin e-posta veya bir web sitesinden bir şey indirmeye göre daha zaman duyarlı olduğu belirtilerek internet trafiğinin daha verimli yönetilmesi (bir diğer deyişle ağ tarafsızlığının kaldırılması) gerektiği öne sürülüyor. Nesnelerin interneti ve akıllı şehirlerle bu gibi talepler artacak. Fakat ağ tarafsızlığının kalkması, en çok bunu yönetecek ve kârlarını artıracak olan internet servis sağlayıcıların işine yarayacak.
- İnternet, 1990’ların ikinci yarısına kadar daha çok bilim insanlarının içinde yer aldığı ve karşılıklı iyi niyetin egemen olduğu bir ortamda gelişti. Bir çok internet teknolojisi, iyi niyetli kullanıcılar düşünülerek tasarlandı. Fakat ağ günümüzde farklı çıkarları olan ve kimi zaman (sahte haber örneklerinde olduğu gibi) ağın işleyişini bozmayı çalışan aktörlerle dolu.
- Nesnelerin interneti ile beraber birlikte çalışabilirlik daha önemli bir konu olacak. Ancak birlikte çalışabilirlik tehdit yüzeyini artırmakta ve birlikte çalışabilir sistemler saldırı ve sızmaya karşı daha savunmasız olmaktadır. Çünkü diğer sistemlerle çalışmak ve arayüz oluşturmak üzere tasarlandıklarından kötü amaçlı yazılımlar veya bilgisayar korsanları tarafından kullanılabilecek giriş noktalarına sahiptirler.
- Açık internet modelinde, veriler ağ tarafından yorumlanmaz. Bu nedenle verinin spam mi yoksa sahte haber mi olduğuna bakılmaksızın ağdan geçişine izin verilir. Fakat son yıllarda veri aktarımında daha fazla güven ve güvenilirlik ihtiyacı nedeniyle internet servis sağlayıcılar araya güvenlik duvarları ve spam filtreleri gibi katmanlar eklediler.
- İnternetteki her etkileşim veri üretir. Açık internette, etkileşim sürecinde yer alan tarafların (web sitesi sahibi, servi sağlayıcı vb) veriyi saklaması karşısında herhangi bir engel yoktur. Fakat mahremiyet son yıllarda ciddi bir sorun haline geldi. Ayrıca şöyle sorular da gündemde: Bir ülkenin yurttaşlarına ait veriler ülke sınırları dışına çıkarılabilir ve başka bir ülkenin sunucularında saklanabilir mi?
- Anonimlik, internetin ilk günlerinden beri önemlidir. Fakat anonimlik çevrimiçi ortamlarda tehdit, hakaret, ırkçılık, kadın düşmanlığı gibi anti-sosyal davranışlarından önünü açıyor. Bu nedenle, insanların çevrimiçi davranışlarından sorumlu tutulmasını sağlayacak düzenlemeler isteniyor.
- Silikon Vadisi, veri işlemeyi bir kaynak üzerinde gerçekleştirilen bir prosedür olarak ele alma eğiliminde. Çeşitli algoritmalarla veri işleniyor ve yeni bilgiler ortaya çıkarılıyor. Ancak analiz, kimi zaman bilgiyi açığa çıkarmak yerine bilginin gizlenmesine de neden olabiliyor. Bu nedenle, verideki yanlılıkların analiz edilebilir ve sorgulanabilir olması gerekiyor.
- Silikon vadisinin sürekli yeniliklerle yıkma ve yeni şeyler yaratma yaklaşımı çekici gelse de düşüncesizce yapılan hamleler daha sonra çeşitli sorunlar getirebiliyor. Örneğin, Facebook gibi bir sosyal ağ Harvard içinde kullanıldığında zararsız olsa bile küresel düzeyde kullanılmaya başlandığında bambaşka bir hikaye ortaya çıkabiliyor. Ya da herkese (insanların böyle bir talebi olup olmadığına bakılmaksızın!) internet sağlamak üzere uzaya gönderilen Starlink uydusu diğer uydular ve astronomlar açısından problemlere neden olabiliyor (https://www.economist.com/science-and-technology/2019/05/30/the-unexpected-brightness-of-new-satellites-could-ruin-the-night-sky).
- Teknoloji geliştiricileri arasındaki çeşitlilik yüksek değil. Çeşitliliğin az olması geliştirilen ürünlere de yansıyor; beyaz erkeklerin egemen olduğu sektörün ürünleri de buna yönelik özel bir kasıt olmaksızın aynı kitleye yönelik olabiliyor.
Brüksel Burjuva İnternet Modeli
Brüksel Burjuva İnterneti, iki temel ilkeye dayanır. Birincisi insan haklarının ve onurunun korunmasıdır. Bu bağlamda, özgürlüğü daha çok ifade ve örgütlenme özgürlükleri çerçevesinde ele alan, mahremiyet ve bilinçli demokratik seçimler yapabilme haklarının daha geri planda olduğu Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli’nden farklıdır. İkincisi, zararları önceden tahmin edebilmeyi ve etkisiz kılmayı hedefler. Dolayısıyla Silikon Vadisi gibi hızla hareket edip bir şeyleri kırmak yerine yeniliklerin neden olabileceği sorunlarla yeniliğin getirilerini dengelemeye çalışır. Brüksel Burjuva İnterneti ağ tarafsızlığı, açık standartlar ve şeffaflık konularında Silikon Vadisi ile hemfikir olmasına rağmen internete giriş engellerinin düşük olması ve sansür karşıtlığı hakkında ondan ayrışır. Sahte haberler ve trollere karşı daha katı bir tutum içindedir. Mahremiyet ihlallerine karşı daha hassastır.
AB’nin bu iki ilkesini 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe giren GDPR’de (General Data Protection Regulation – Genel Veri Koruma Tüzüğü) çok net görebiliriz. Mahremiyet, Avrupa’da uzun zamandır temel bir demokratik değerdir. Yurttaşın özerkliği için gerekli bir koşul olarak görülür ve bu nedenle AB’deki büyük siyasi kurumların çoğu tarafından desteklenir. GDPR ise mahremiyet hakkını daha da güçlendirmeyi hedefler. GPPR ile bireyler kendi haklarında toplanan ve paylaşılan veriler üzerinde daha çok kontrol sahibi olur ve teknoloji şirketleri, belirli bir yasal çerçevede hareket etmeye zorlanır.
ABD ve AB’de kişisel veriye yaklaşımda farklılıklar vardır. ABD’de korumalar daha çok sektöreldir; finans ve sağlık hakkındaki veriler daha korumalıdır. AB’de ise kişisel veri ister kişinin hobileri isterse sağlığıyla ilgili olsun önemlidir. Çünkü farklı veri setlerinin bir araya getirilmesiyle önemsiz gibi görünen verilerden kritik bilgilere ulaşılabilmektedir.
Brüksel Burjuva İnterneti mahremiyet hakkını öne çıkartıyor olmasına rağmen verinin ekonomik değerinin farkındadır. Çin ve Hindistan gibi YZ sektöründe söz sahibi olmak isteyen bazı ülkeler korumacı bir yaklaşımla yurttaşlarına ait kişisel verilerin ülke dışına çıkmasına izin vermemektedir. AB ise verilerde tek bir pazarı teşvik etmek istemekte ve bu nedenle veri politikası, ekonomik kalkınma ve insan haklarını dengelemeye çalışmaktadır. Bu politika doğrultusunda, verinin sınırları ulus devletin sınırları değil AB’nin sınırlarıdır. Ayrıca GDPR, verilerin korunmasında bazı standartların sağlanması koşuluyla verinin AB sınırları dışına çıkışına izin vermektedir.
GDPR’nin yurttaşların haklarına verdiği önem, akıllı şehir ve nesnelerin interneti projelerini yurttaşların gözünde daha meşru bir konuma getiriyor. İlişkilerin şeffaflık ve güvenilirlik üzerine kurulması daha çok yerel yönetimler üzerinden gerçekleştirilen akıllı şehir uygulamalarına duyulan güveni artırıyor. Bu açıdan bakıldığında GDPR, AB’ye bazı avantajlar sağlıyor.
Ancak GDPR koruması, AB’yi kişisel verilerin kullanımında daha pervasız hareket edebilen ABD ve Çin karşısında daha zayıf bir konuma sürüklüyor. GDPR’ye uyum, AB’nin kendi küçük ve orta boy şirketlerini epey zorluyor. GDPR’nin asıl kontrol etmek istediği ABD’li büyük şirketler ise GDPR’nin yükümlülüklerini daha kolay yerine getirebiliyorlar. Ayrıca GDPR’nin belirli bir amaç için toplanan verilerin başka amaçlar için kullanımını sınırlaması yine kendi küçük ve orta boy şirketlerinin çalışmalarını aksatıyor. Yatay entegrasyon ve veri öznelerine erişim olanağı nedeniyle büyük tekeller yine daha avantajlı durumda.
Washington DC Ticari İnternet Modeli
Washington DC Ticari İnternet Modeli, şirketleri internetin ticari potansiyelini sonuna kadar zorlamaya teşvik eder. Kapalı ağlar, pazara girişte çoğunlukla sözleşmeye dayalı engeller ve tekelciliğe koşullu tolerans vardır. İnternette, içeriğe ve hizmetlere erişimin ortamın sahibi şirket tarafından denetlendiği duvarlarla çevrili alanlar yaratmaya meyillidir.
Silikon Vadisi’nin açık interneti gibi dışarıdan gelecek sansüre karşıdır. Ama özel girişimler duvarlar arasında istedikleri içeriği engelleyebilirler. İnternet ve web’in işleyişi için açık standartlar gereklidir ama duvarlar arasında bir standarda gerek yoktur. Şeffaflık sınırlıdır; şirketler durumlarını ve eylemlerinin arkasındaki gerekçeyi açıklamak zorunda değillerdir.
Özellikle ağ tarafsızlığına yaklaşımı ile Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli’nden ayrılır. Silikon Vadisi, internette transfer edilen paketler arasında hiç bir ayrım yapılmamasını ve ağın tarafsız kalmasını ister. Washington DC’de ise ağda bir düzenleme yapılmaması ve paketler arasında ayrım yapılabilmesi istenir. İSS’ler, ücret karşılığında önceliklendirme yapabilmeli ve bazı içerik sağlayıcıları ağ dışına çıkarılabilmelidir. O’Hara ve Hall (2021), Silikon Vadisi ve Washington DC’nin ağ tarafsızlığında iki zıt kutbu temsil ettiğini ama iki görüşün çeşitli biçimlerde bir araya getirilebileceğini belirtiyor. Örneğin internet, ulusal posta servisi gibi içeriğin ne olduğu veya kim tarafından sağlandığından bağımsız olarak içeriği taşımaya devam eder. Ama hizmet kalitesini artırmak için hizmetin ücretlendirmesinde bir değişiklik yapmadan VOIP ve video trafiğini hızlandırabilir. İçerik sağlayıcılar, daha yüksek minimum hızları garanti edilmesi karşılığında İSS’lere bir ödeme yapabilir. Washington DC modelinin arzuladığı gibi içerik sağlayıcılar ağda var olabilmek için bir ücret ödemek zorunda olabilir ve bu ücret ödenmediğinde İSS, ilgili içerik sağlayıcısını ağdan çıkarabilir. Ama bu ağdan çıkarma işlemi belirli düzenlemeler çerçevesinde gerçekleşebilir; A içerik sağlayıcısı, sadece bir diğer içerik sağlayıcı (İSS’nin desteklediği veya ortağı olduğu) B’nin rakibi olduğu için ağdan çıkarılamaz.
Açık İnternet Modeli, büyük şirketlere karşı küçük start-upları destekler. Ticari Model’in destekçileri ise büyük şirketlerin piyasa gücünü savunur. Ama her iki modelde de tüketicilerin yarar sağlaması ve inovasyonların desteklenmesi ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Fakat ABD’de, düzenleyici kurumlar ve şirketler arasındaki ilişkiler AB’den çok daha farklı işlemektedir. Düzenleyici kurumlar ve şirketler arasındaki anlaşmazlıklarda adalet terazisi AB’de düzenleyici kurumlardan yana ağır basarken ABD’de şirketlerden yana ağır basmaktadır. Avrupa Komisyonu, tekel karşıtı davalarda yargıç ve jüridir; şirketler yalnızca kararlara itiraz edebilir. Ulusal hükümetler ve Avrupa Komisyonu, tekel karşıtı yasaları uygulayabilir. ABD’de ise savcının öncelikle mahkemede bir tekel karşıtı davadaki iddialarını kanıtlaması gerekir. Amerikan eyaletleri, tekel karşıtı davaları takip etme konusunda daha güçsüzdür, ancak bunu birleşerek gerçekleştirebilirler.
Washington DC Ticari İnternet Modeli’nin veriye yaklaşımı da Silikon Vadisi gibidir: Veriler, en verimli şekilde işlenebileceği ve en fazla değeri yaratabileceği yere akmalıdır. Şirketler, ekonomik değer yaratmak için veri toplarlar. Herhangi bir suistimalde dava açmak mağdurun sorumluluğundadır. Birisi verilerini paylaştığında veya bunlarla ilgili verilerin kullanılmasına izin verdiğinde, haklarından feragat eder. Böylece veri, ondan daha fazla değer elde ederek onu daha iyi kullanabilen herkese satılabilir. Verilerden para kazanılabiliyorsa, kazanılmalıdır.
Şirketlerin en önemli stratejisi (Google’dan Facebook’a kadar büyük teknoloji platformlarında olduğu gibi Netflix ve Uber gibi daha alana özgü platformlarda da) ağ etkilerinden yararlanmaktır. Ağın kendisi ve oradan elde edilen veri değerli hale gelir. Uber örneğinde olduğu gibi yatırımcılar büyük bir sabırla ağdan (veriden) elde edilecek getirileri beklerler. Washington DC Ticari İnternet Modeli, verilerin tekelleştirmesine izin veren ağların daha fazla sosyal değer yarattığını iddia eder. Üretilen değerin büyük bir kısmı onu inşa eden şirkete gitse de tüm topluluk bundan yarar sağlamaktadır.
YZ’nin faydalarının çok eşitsiz dağıtıldığı ortaya çıkarsa (örneğin nüfusun büyük bir bölümü işsiz kalırsa) hükümetin inovasyonu engellemek yerine insanların yeni beceriler edinmesine yardımcı olması gerektiği savunulmaktadır. Piyasa dışı müdahalelere sıcak yaklaşılmamaktadır. Teknoloji geliştiricileri arasındaki çeşitliliğin yüksek olmamasının geliştirilen ürünleri de olumsuz etkilediği bilinmektedir. Fakat aşırı piyasa yanlısı bu modele göre bu tip problemler, kâr güdüsü aracılığıyla kendi kendini düzeltmelidir. Sonuçta, şirketler ürünlerini daha fazla satabilmek için daha iyi yapmak isteyecek ve istihdam politikasındaki iç düzenlemelerle gerekli çeşitliliği sağlayacaktır.
Washington DC Ticari İnternet modelinin nesnelerin interneti ve akıllı şehirlere yaklaşımında da veri öncelikli bir yere sahiptir. Akıllı şehir ekosistemlerinde, nesnelerin interneti ile yakalanan veriler yurttaşların (ya da şirketlerin potansiyel müşterilerinin) yaşam tarzlarını ortaya çıkaracak ve şirketlere yeni olanaklar sağlayacaktır. Bu nedenle, başta IBM, Google, Facebook olmak üzere ABD’li şirketler, akıllı şehirler ve nesnelerin internetine yatırım yapıyorlar.
Pekin Paternalist İnternet Modeli
Brüksel Burjuva İnterneti, internette hareket özgürlüğünün dayanabileceği makul davranış standartlarını sağlamaya çalışır. O’Hara ve Hall’in (2021) belirttiği gibi makul davranışlar farklı biçimlerde tanımlanabilir ve neyin makul olduğunu belirlemek ve uygulamak için güç gerekir. Paternalizm de neyin makul olduğunu belirlemeye ve uygulamaya çalışan otoriter bir politikadır. Otorite, bireylerin çıkarlarının gerçekte nerede yattığını bildiği varsayımıyla bireylerin iyiliğini desteklemek için özgürlüğü ve özerkliği sınırlar. Paternalist İnternet, çevrim içi ve çevrim dışı dünyayı bir bütün olarak görür. İnternet mühendisliği ve yönetiminin merkezi olarak tanımlanmış faydalı sonuçlara tabi olması gerektiğini savunur.
Paternalist İnternet Modeli’nde otorite, kendi çıkarları için değil, adına hareket ettiği bireylerin refahı için kurallar koyar ve uygular. O’Hara ve Hall’in (2021) vurguladığı gibi paternalist yönetimi sadece iktidarda kalmak veya muhalefeti susturmak için interneti kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren otokrat yönetimlerle karıştırmamak gerekir. Kimi zaman paternalist yönetimler de interneti bu tip baskılama için kullanabilir. Ama Pekin Paternalist İnternet Modeli, sadece iktidarda kalmayı veya muhalefeti baskılamayı hedefleyen otokrat yönetimlerin internetin anlayışından farklıdır.
Çin, hem dünya ekonomisi hem de internet için önemli bir ülkedir. Ülkenin yarısından fazlası internete bağlıdır ve dünyadaki internet kullanıcılarının %25’i Çin’dedir. Özellikle akıllı telefonlara uyumlu bir ekosistemi vardır. Son yıllardaki atılımlarıyla da ABD’nin en büyük rakibidir. Çin yönetimi, çevrimiçi ve çevrim dışı dünyayı bir bütün olarak ele almakta ve üç temel hedefini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Birinci hedef, Batı’nın sürekli yenilik yapma ve eskiyi yıkma vurgusuna karşı öncelikli amaç toplumsal istikrarı sağlamaktır. İkinci hedef, Komünist Partinin Çin devletinin tek yöneticisi olarak konumunun korunmasıdır. Üçüncü hedef, birkaç yüzyıllık nüfuz kaybından ve Batılı güçlere boyun eğmeden sonra Çin’i bölgesel ve dünya süper gücü yapmaktır. Çin Komünist Partisi, bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde teknokratik verimliliğe verdiği önem ve teknokratik hükümeti yönetme konusundaki yetenekleri ile meşru bir konumdadır.
Çin’in internet politikasının dört stratejik amacı vardır:
- Doğrudan kontrol olmasa bile çevrimiçi ortamın yönlendirilmesi
- Siber Güvenlik
- Tam kendi kendine yeterlilik sağlanamasa bile teknolojik tedarikte mümkün olduğunda ulusal özerklik
- Sosyal yardım yoluyla etki
Özellikle ilk stratejik amaç doğrultusunda Çin, en başından beri internetin gelişimini yakından izlemektedir. “Yıkıcılık”, Batı’da internetin takdir edilen bir özelliğidir. Çin’de ise yıkıcılığa karşı koymak için sansür ve izleme her zaman yürürlükte olmuştur. Büyük Güvenlik Duvarı ile kullanıcılar, yalnızca yönetimin uygun gördüğü içeriğe erişebiliyorlar. Büyük Güvenlik Duvarı 2008 Pekin Olimpiyatları ve COVID-19’da (yurtdışında eğitim alan ama Çin’de mahsur kalan öğrenciler için) gibi özel durumlarda açılabiliyor.
Çinli kullanıcılar, tüm dünyada olduğu gibi, Tor ve VPN gibi araçlarla Çin hükümetinin uygun görmediği sitelere erişiyorlar. Ama artık çoğu zaman buna da gerek kalmayabiliyor. Youtube’un veya Twitter’ın Türkiye’de yasaklanması ile Çin’de yasaklanması aynı etkiye sahip değil. Şu anda Çin interneti birçok ilginç içeriğe sahip (ama azınlıkların çıkarlarını yeterince temsil ettiğini söylemek zor) ve hükümetin de yardımıyla Amerikan şirketleri büyük ölçüde yerel şirketler tarafından alt edildi. Alibaba (e-ticaret, bulut bilişim, YZ ve çevrimiçi ödemeler), Baidu (arama ve YZ), Tencent (oyunlar, içerik akışı, sosyal ağ, çevrimiçi ödemeler, YZ ve WeChat mesajlaşma uygulaması), Sina Weibo (mikro blog) gibi büyük şirketler Çinli kullanıcıların ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılıyorlar. Çin, yurt içinde ve yurt dışında risk sermayesi modellerini kullanarak teknolojiye büyük yatırımlar yapıyor. Çin’in en büyük risk sermayesi yatırımcıları arasında yer alan Alibaba ve Tencent, yerli start-up dünyasını şekillendiriyorlar. Ulusal ve yerel hükümet, belirli endüstrileri “yönlendirici fonlarla” teşvik ediyorlar. Çinli şirketler, Trump yönetimi ve AB’den gelen tepkilere rağmen Batılı start-up’lara milyarlarca dolar yatırım yaptılar. Fakat Çin yönetimi, Batı’da pek rastlanmayacak müdahalelerde de bulunabiliyor. Örneğin Tencent’in iş modeli, 2018’de oyun bağımlılığı konusunda ani bir devlet baskısı ile tepetaklak oldu.
Çin yönetimi, internette bazı hareketleri teşvik ediyor, bazılarını yasaklıyor, bazılarını ise olumsuz olarak nitelendiriyor. Örneğin parti doktrinini yaymak ve açıklamak, temel sosyalist değerleri yaymak, sosyal kaygılar hakkında halka rehberlik etmek teşvik edilen eylemler. Anayasada belirtilen temel ilkelere aykırı, ulusal güvenliği tehdit eden, terörizmi ve aşırılığı teşvik eden, etnik nefreti veya etnik ayrımcılığı teşvik eden veya çevrimiçi ortamda etnik birliği yok eden, başkalarını aşağılayan veya karalayan, başkalarının onurunu, mahremiyetini veya diğer yasal hak ve menfaatlerini ihlal eden içerikler; ekonomik ve sosyal düzeni bozan söylentiler yaymak yasak. Sansasyonel başlıklar, ünlüler hakkındaki dedikodular, çocuklara kötü örnek olabilecek olumsuz davranışlar, kaba dil ve davranışlar ise hoş karşılanmıyor.
Pekin Paternalist İnternet Modeli, bir çok açıdan Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli’nden farklı:
En başta öncelikler ve beklentiler çok farklı. Sosyal ağları doğrudan yasaklamak ve yönlendirmek yerine yurttaşların istek ve sorunları hakkında bilgi sahibi olmanın bir aracı olarak görüyor. YZ’yi gündelik hayatın sıradan problemlerine uyguluyor.
Örneğin, Sina Weibo adlı mikroblogda siyasi yorumlar, Twitter’dakinden daha yaygın ve bu içerik kanaat önderleri yerine sıradan kullanıcılar tarafından üretiliyor. Hükümet, Sina Wibo’nun yardımıyla işlerin ne zaman ters gittiğini, yerel yönetimler tarafından yapılan yasa dışı arazi tahsisleri, yolsuzluk veya yüksek düzeyde kirlilik olup olmadığını öğrenebiliyor. Böylece yerel yöneticilerin çeşitli nedenlerle yukarıya iletmediği sorunlar hakkında bilgi sahibi oluyor ve gerekli gördüğü durumlarda sorunlar fazla büyümeden müdahale edebiliyor.
Çin, COVID-19’a karşı yurttaşların mobilizasyonu ve salgının kontrolü için de gözetim teknolojilerinden yararlandı. Birçok Batılı ülkede temas takip teknolojilerinin kullanımı tartışılırken Çin, büyük ölçüde özel sektör tarafından sağlanan ve gözetlenenler tarafından gönüllü olarak kullanılan bir altyapıdan yararlandı. Çin’deki en popüler uygulama olan WeChat gündelik hayat dair çeşitli (elektronik ödemeler, video konferans, oyun oynama, konum paylaşma, işletmeden tüketiciye hizmetler, sosyal ağlar ve arkadaşlarla ilgili güncellemeler, iş arama, e -ticaret ve haber beslemeleri) özelliklere sahipti. Washington DC İnternet modeli, ağ etkilerinden yararlanmak için ağı olabildiğince genişletmeyi hedeflerken Pekin Paternalist İnternet Modeli, yurttaşların telefonlarıyla bir çok işlemi yapabilmesini hedefliyor. Böylece kişilerin yalnız çevrimiçi hareketleri değil gündelik yaşamı hakkında da çok fazla veri elde edilebiliyor. Pandemide COVID-19 öz değerlendirme ve temas takip uygulamalarının WeChat’e eklenmesiyle beraber COVID-19’un kontrol altına alınabilmesi için gündelik yaşama müdahale edilebildi.
WeChat’in yanında Alipay adlı uygulama da (1 milyar kullanıcıya sahip!) pandeminin kontrolü için kullanıldı. Çin’in veri paylaşımı ve ticaretine izin veren ortamı sayesinde bu ekosistem, yurttaşların hayatlarının ayrıntıları hakkında muazzam miktarda veri üretiyor (Bu yüzden Çin’e “Verinin Suudi Arabistanı” deniliyor.). Çin’de GDPR’den daha sıkı bir veri politikası var. Fakat Çin (AB’den farklı olarak) özellikle ulusal güvenlik ve YZ sektörünün geliştirilmesine önem veriyor.
Tüm bunlara karşın Çin’in sıra dışı ve kopyalanması zor bir örnek olduğunu kabul etmek gerekiyor. Paternalist internetin kutuplaşmış, hükümete güvenin düşük olduğu ya da bağımsızlığın güçlü bir bireysel değer olduğu toplumlarda kök salması çok zor. Fakat Çin’den farklı ideallere sahip, yurttaşlarının internet kullanımını kontrol etmek isteyen otoriter yönetimler var. Aegis adlı Çinli şirket, Çin’in Büyük Güvenlik Duvarı’nın bir benzerini bu gibi ülkelere ihraç ediyor. Ayrıca Çin’le ekonomik ilişkiler geliştiren ülkeler var. Bu ülkelerde geliştirilen dijital altyapı projeleri, Çin kurumlarını standartlaştırmaya ve Çin’in gücünü daha geniş alanlarda yaymasına yardımcı olabilir. WeChat Pay ve Alipay’in yaygın kullanımı, yuanı sınır ötesi ödemeler için küresel bir para birimi olarak konumlandırabilir.
***
Kısacası günümüzde öne çıkan dört farklı internet modeli var. O’Hara ve Hall (2021) bu modelleri şöyle özetliyor:
Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli ve Washington DC Ticari İnternet Modeli’nde bir şey yasaklanmamış ise serbesttir.
Brüksel Burjuva İnternet Modeli’nde izin verilmemiş şeyler yasaktır.
Pekin Paternalist İnternet Modeli’nde izin verilmiş olsa da bazı şeyleri yapmamak gerekir.
Ama internet, artık sadece insanların birbirine bağlandığı internet değil. Bu modellerin birbirini yok etmesi, tüm dünyada tek bir modelin egemen olması pek olası görünmüyor. Önümüzdeki yıllarda bu modeller varlığını devam ettirecek, başka modellere evrilecek ve yeni modeller ortaya çıkacak. Ekonomik olarak hangilerinin başarılı olacağını zaman gösterecek ve en büyük mücadele alanı da nesnelerin interneti ve akıllı şehirler olacak.
Kaynaklar
Dolmans, M, Piana, C. (2010). A tale of two tragedies: A plea for open standards, International Free and Open Source Software Law Review, 2(2), 115–138
O’Hara, K., Hall, W. (2021). Four Internets: Data, Geopolitics, and the Governance of Cyberspace. Oxford University Press.
İlk Yorumu Siz Yapın