"Enter"a basıp içeriğe geçin

YARIMADA

Özel Mülk Yazılım, Özgür Yazılım ve Açık Kaynak Kod

Birkaç yıl öncesinde sık duyduğumuz ama şimdi var olan durumu kabullenmişlik içinde pek rastlamadığımız bir ifade var: “Sanayi devrimini kaçırdık, bari bilişim devrimini kaçırmayalım.”

Bu temenni, iki açıdan sorunlu görünüyor. Birincisi, teknoloji, yoldan geçerken atlayabileceğimiz bir tren değildir. Teknoloji, hayatın her alanındadır; toplumsal hayatla iç içe geçmiştir. Dolayısıyla, sanayi devriminin neden başka bir ülkede değil de İngiltere’de ortaya çıktığı, Türkiye’nin neden sanayileşmekte geç kaldığı ya da Batılı ülkelerin izlediği yolun takip edilmesinin Üçüncü Dünya ülkelerinin sanayileşmesine ne ölçüde katkı sunacağı sorularının yanıtı salt teknolojik süreçlere indirgenemez. Çözümlemede, sosyoekonomik ilişkilerin ve süreçlerin göz ardı edilmemesi gerekir. Bilişim devrimi bağlamında konuşursak, asıl tartışılması gereken dünya sistemine nasıl eklemleneceğimizdir. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulları ve öğretmenleri Microsoft ürünleri ile donatması da bir tercihtir, TÜBİTAK’ın kamunun kaynaklarıyla kamusal bir işletim sisteminin geliştirilmesine destek sunması da…

Türkiye’de Özgür Yazılım

2005 yılının ilk günleri Türkiye’deki özgür yazılımcılar için oldukça sıcak günlerdi ve özgür yazılımın Türkiye’de gelmiş olduğu aşamayı, bunu takiben gerçekleşen nitel sıçramayı göstermesi açısından da kritikti . Birincisi, hükumetin bilişim politikasındaki çelişkileri tüm açıklığıyla göstermekteydi. İkincisi ve daha önemlisi, özgür yazılımcılar, bilgisayarları başından kalkmış, belirli talepleri olan, eleştiren, eleştirdikleri yerine alternatif politikalar koyan özneler haline dönüşmüşlerdi.

Aslında burada “bilgisayarlarının başından kalkmak” deyimi pek doğru değil. Çünkü bu yazının ilerleyen bölümlerinde de göreceğimiz gibi, söz konusu olan 90’ların başından beri devam eden bir topluluğun kendini oluşturma süreciydi.

Dünden Bugüne Özgür Yazılım

27 Eylül 1983 tarihinde, UNIX kullanıcılarına yönelik bir haber grubunda “yeni UNIX gerçekleştirimi” başlıklı bir duyuru yapıldı. Duyuru sahibi, Richard Stallman, özgür bir işletim sistemi yazacağını söylüyor; bunun için de zaman,  para, program ve donanım katkılarına büyük gereksinimi olduğunu belirtiyordu (Stallman, 1984b).

Büyük bir iddiaydı. Herşeyden önce bir işletim sistemi yazmak çok kapsamlı bir işti. Ama daha  önemlisi, katkılara açık olduğunu yazsa da, Stallman  yola tek başına  çıktığının farkındaydı. Ayrıca çalışmaya katkı koyacaklara hiçbir maddi vaatte bulunmuyordu.

Ancak o günlerde Stallman’ı bir kaçık, en iyi ihtimalle bir maceraperest olarak nitelendiren bu hedef  bugün gerçekleşmiş durumda. Özel mülk işletim sistemlerine  karşılık tamamen özgür bir işletim sistemi ortaya çıkmıştır: GNU/Linux.

FREE AND OPEN SOURCE SOFTWARE HACKERS IN TURKEY

1 Introduction
Availability of source code in Free/Open Source Software (FOSS [1]) is defined with its three essential features [2].
1- Source code must be distributed with the software or otherwise made available for no more than the cost of distribution.

2- Anyone may redistribute the software for free, without royalties or licensing fees to the author.

3- Anyone may modify the software or derive other software from it, and then distribute the modified software under the same terms (Weber, 2004: 5).

However, FOSS is still a puzzlement for a wide spectrum of academic disciplines: software engineering, industrial engineering, economics, sociology, psychology, etc. Each academic discipline asks its own questions to understand the FOSS phenomenon and try to explain it in the boundaries of its own discipline. For example, recent literature focuses on two questions and seeks their answers in different disciplines. The first question is, ‘what are the motivations of individuals for engagement in FOSS projects?’ (von Krogh et al., 2003; Bitzer et al., 2004; Raymond, 1999, 2000; Zeitlyn, 2003) and the latter question is about FOSS’s relationship with commercial world, ‘in what level will FOSS have impact on the competitive strategy and organizations of firms?’ (Baldwin and Clark, 2003; Lindman, 2004). Consequently, answer of the first question is mostly sought in the context of either social psychology or anthropology and latter is studied in the context of microeconomics. These studies give essential insights either about the motivations behind individuals or about FOSS business models. However, they grasp the FOSS by an approach that makes parts of the whole as static and independent of one another.

Kapitalist Sistemi ‘Hack’leyelim

1- Giriş
Özgür Yazılım/Açık Kaynak Kod’da (ÖY/AKK) [1] kaynak kodunun [2] erişilebilirliği üç temel koşulla tanımlanır:
i-) Kaynak kodu yazılımın kendisi ile dağıtılmalı ya da dağıtım ücreti dışında ek bir ücret talep etmeksizin erişilebilir olmalıdır.
ii-) Herhangi biri yazılımı, lisans ücreti ödemek zorunda kalmadan dağıtabilmelidir.
iii-) Herhangi biri var olan yazılımı kendi ihtiyaçlarına göre değiştirebilir ya da üzerine yeni eklemeler yapabilir (Weber, 2004:5).

OpenOffice.org

Linux Kullanıcıları Derneği (LKD), her ay Ankara’da ve İstanbul’da düzenli Özgür Yazılım/Açık Kaynak Kod (ÖY/AKK) seminerleri veriyor. Gelen taleplere göre de hiçbir ücret talep etmeksizin Türkiye’nin dört bir yanına seminer vermeye gidebiliyor. Seminerler, başlangıç düzeyinden ileri seviyelere kadar çok farklı teknik içeriklerden oluşabiliyor. Ancak bu seminerler ilk başta akla gelenin aksine teknik konularla sınırlı değil. Daha doğrusu LKD seminerlerine baktığımızda toplumsaldan bağımsız bir “teknik”in olmadığı, olamayacağı açık seçik görülüyor.

Internet, Web Tarayıcılar ve Firefox

İlginç bir tarihçesi var Internet’in. 1957 yılında SSCB uzaya ilk dünya uydusunu, Sputnik’i fırlattı. Uyduların bugün her türlü verinin iletilmesinde önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünde Sputnik için küresel telekomünikasyonun başlangıcıdır diyebiliriz[1]. Bunu takiben teknolojik yarışta geri kalmak istemeyen ABD, Savunma Bakanlığı içinde ARPA (Advanced Research Projects Agency-İleri Araştırma Projeleri Ajansı) adlı yeni bir birim oluşturdu. Internet’in atası ARPANET işte bu birimin altında, “ağların ağı”nı oluşturmak amacıyla çıktı. Bu ağlar, soğuk savaş yıllarında askeri amaçlar düşünülerek tasarlandı ve ağır savaş koşullarına dayanacak kapasitedeydiler.

Yazılım Patentleri

Bugün tartışmanın odağında ABD tarzı patentlemenin AB’de de geçerli olup olmayacağı yatıyor. ABD yasalarına göre saf yazılım ve iş metotları patentlenebilirken, AB yasaları buna izin vermiyor. Üstelik söz konusu durum Avrupa Parlamentosu’nca 24 Eylül 2003 tarihinde bir kez daha onaylandı. İlk kez ‘bilgisayar kullanılarak gerçekleştirilen buluşların’ patentlenebilirliği kabul edildi, ancak getirilen ek düzenlemelerle ABD tarzı patentlemenin tamamen önüne geçildi. Böylece algoritmalar ve iş metotları (Amazon’un aldığı ‘tek tıkla alışveriş’ gibi) bir kez daha tamamen patent yasalarının kapsamı dışına çıkarıldı. Ancak bu son değil, patent savaşının yeniden alevlendiği bir başlangıçtı. Patent lobisi, faaliyetlerine hız verirken patent karşıtları da buna sessiz kalmadı.

Özgür/ Açık kaynak Kodlu Yazılım Ve Ulusal Yazılım Politikaları

Bu yazıda, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin ÖAKKY’yi tercihlerini etkileyen faktörler ve ÖAKKY’ye geçiş süreçleri incelenecek. İlk bölümde, çalışmayı daha anlaşılır kılmak amacıyla, e-devlet, ağ dışsallıkları ve yazılımda mülkiyet kavramları ele alınacak.

İkinci bölümde, söz konusu ülkelerin genel politikaları ve ÖAKKY’nin bu politikalarla ilişkisi analiz edilecek.

Çin, son yıllardaki göz kamaştırıcı büyümesiyle dikkatleri üzerinde topluyor. Merkezi planlamaya dayalı Çin ekonomisi, yazılıma büyük önem veriyor. Bunun yanı sıra, kalabalık nüfusunu ağ dışsallıkları bağlamında ele aldığımızda Çin’in bilişim dünyasındaki yeri daha çok göze çarpıyor.

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, enformasyon devrimini geriden takip etmenin telaşı içindeler. AB’nin lider ülkelerinden Almanya’nın son zamanlardaki atılımlarını bu “geç kalınmışlık” duygusu ve ÖAKKY’nin buna yönelik sunduğu olanaklar bağlamında ele almak gerekiyor.

Brezilya ise gelişmekte olan bir ülke ve Lula’nın başkanlığıyla yeni bir döneme girdi. Lulalı Brezilya, gelişmekte olan ülkeler için henüz çok geç olmadığını ve sayısal uçurumun ancak bağımsızlık üzerine kurulmuş bilişim politikalarıyla aşılabileceğini gösteriyor.

Yazının son bölümünde ise, Çin, Almanya ve Brezilya hükümetlerinin deneyimlerinden yola çıkarak, ÖAKKY, Türkiye bağlamında tartışılıyor.