Richard Stallman’ın 40 yıl önce, 27 Eylül 1983’te, gönderdiği bir e-posta tarihin akışını değiştirdi. Stallman, e-posta’da GNU (Gnu’s Not Unix – GNU, Unix Değildir) adlı bir işletim sistemi geliştireceğini ve GNU’yu onu kullanabilen herkese bedava (free) olarak vereceğini yazıyordu. Daha sonra Stallman niyetini özensiz bir şekilde ifade ettiğini belirtecekti:
YARIMADA
Geçen ayki yazıda FLI’nın (Yaşamın Geleceği Enstitüsü – Future of Life Institute), 22 Mart’ta yayımladığı “Dev Yapay Zeka Deneylerini Duraklatın” başlıklı açık mektubundan bahsetmiştim. FLI, güçlü YZ (yapay zekâ) sistemlerinin geliştirilmesine devam etmeden önce risklerin yönetilebilirliğinden emin olunması gerektiğini savunuyordu. 30 Mayıs’ta da CAIS’in (Center for AI Safety – Yapay Zeka Güvenliği Merkezi) web sitesinde dünyanın önde gelen YZ araştırmacılarının yanında başka disiplinlerden akademisyenlerin ve Microsoft, Google, OpenAI gibi şirketlerinin yöneticilerinin imzaladığı kısa bir bildiri yayımlandı. Bir tartışma başlatmayı hedefleyen bildiride şöyle yazıyordu (https://www.safe.ai/statement-on-ai-risk):
Yapay zekâ kaynaklı yok olma riskinin azaltılması, salgın hastalıklar ve nükleer savaş gibi diğer toplumsal ölçekli risklerle birlikte küresel bir öncelik olmalıdır.
Elon Musk, Twitter’la oynamaya devam ediyor. Önce Twitter’a yeni kurallar getirmeye çalıştı, sonra gelen tepkilere göre koyduğu kuralları yeniden düzenledi. Paralı üyeliği teşvik edici düzenlemeler yaptı. Reklam gelirinin bir kısmını paralı üyelerle paylaştı. Musk, sallapati adımlar atıyormuş gibi görünse de aslında belirli bir vizyon doğrultusunda ilerlemeye ve Twitter’dan bambaşka bir uygulama çıkarmaya çalışıyor. Geçen yılki açıklamasında bunun ipucunu vermiş, Twitter alımının her şeyin uygulaması X’i yaratmayı hızlandıracağını belirtmişti.
Son iki yazıda YZ (yapay zekâ) alanında çalışan akademisyenlerin ve iş insanlarının YZ hakkındaki endişelerinden bahsetmiştim. FLI (Yaşamın Geleceği Enstitüsü – Future of Life Institute), dev YZ deneylerini duraklatma çağrısı yapmış ve CAIS (Center for AI Safety – Yapay Zekâ Güvenliği Merkezi) de YZ kaynaklı yok olma riskinin salgın hastalıklar ve nükleer savaş gibi diğer toplumsal ölçekli risklerle birlikte küresel bir öncelik olması gerektiğini savunan bir bildiri yayımlamıştı.
Facebook/Cambridge Analytica skandalının ardından teknoloji şirketlerinin iş modelleri mercek altına alındı ve faaliyetleri sorgulanmaya başlandı. Google’ın insansız hava aracı saldırılarını iyileştirebilecek bir Pentagon programına katılması şirket çalışanları tarafından protesto edildi. Diğer yandan YZ’nin (yapay zekâ) gündelik hayattaki kullanımından kaynaklı (otomatik karar sistemlerinin kararları, mahremiyet, yüz tanıma sistemleri vb) sorunlar da giderek kendini gösteriyordu. Bu koşullarda, şirketlerin faaliyetlerinin düzenlenmesi gerektiği düşüncesi kamuoyunda ve siyasetçiler arasında yaygınlaşırken YZ etiği şirketler için hem dışarıdan düzenlemelere karşı çıkmanın hem de şirket dışında ve içinde sarsılan imajlarını toparlamanın bir aracı haline geldi. Veri ve bundan sağlanan YZ’ye dayalı kapitalizminin ortaya çıkardığı sorunların bilgisayar bilimcileri ve mühendislerinin etik davranışlarının geliştirilmesine daha fazla odaklanılmasıyla giderilebileceği iddia edildi. Şirketler, sorumlu YZ, güvenilir YZ, sosyal açıdan faydalı YZ, demokratik YZ, insan merkezli YZ vb terimler ortaya attılar. Daha sonra hükümetler, uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları YZ etiği furyasına katıldılar.
İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber ana akım medyada yer almayan gelişmelerden haberdar olmaya başladık. Daha önce ekonomik ve/veya siyasi nedenlerle sınırlı bir kitleye ulaşabilen alternatif medya artık yeni okuyucular edinebilirdi. Basılı gazete ve dergiler, web’den de haber ve makale yayımlamaya başladılar. Ayrıca sadece web’de var olan haber siteleri de vardı. Ardından web2 rüzgarı esmeye başladı. Okuyucular, web sitelerinde yer alan içerikler hakkındaki görüşlerini yazabiliyor ve beğendiği içerikleri arkadaşlarıyla paylaşabiliyordu. Sosyal medya ve akıllı telefonlarla okuyucuların üreticiliği daha da arttı. Kimi zaman alternatif medya sitelerine bile gerek kalmadı. Doğru zamanda, doğru yerde olan sıradan insanlar, akıllı telefonlarıyla çektikleri fotoğrafları kolayca sosyal ağlarda paylaşıp yaymaya başladılar. Paylaşılan bu içerikler yalnız sosyal medyada kalmadı. Alternatif medya ve hatta ana akım medya, söz konusu paylaşımlardan yararlanmaya başladı.
OpenAI, ChatGPT’den birkaç ay sonra merakla beklenen GPT-4’ü çıkardı. OpenAI, beş yılda önemli bir yol katetti. GPT (Generative Pre-trained Transformer – Üretken Ön İşlemeli Dönüştürücü) ilk olarak 11 Haziran 2018’de yayımlanan “Üretken Ön Eğitimle Dil Anlayışını Geliştirme” başlıklı makalede tanıtılmıştı. O zamana kadar en iyi sinirsel NLP (Natural Language Processing – Doğal Dil İşleme) modelleri öncelikle büyük miktarlarda etiketlenmiş verilerden denetimli öğrenmeyi kullanıyordu. Bu yaklaşım maliyetli olduğu gibi özellikle açıklaması yeterli olmayan veri setlerinde sınırlı bir performans gösteriyordu. GPT’nin “yarı denetimli” yaklaşımı ise iki aşama içeriyordu. Denetimsiz üretken “ön işleme” aşamasında başlangıç parametrelerini ayarlamak için bir dil modelleme hedefi kullanılıyor. İkinci aşamada ise bir denetimli ayrıştırıcı, parametreleri hedeflenen göreve uyarlayarak ince ayar yapıyor. Kamunun kullanımına açılmayan GPT-1, 120 milyon parametreye sahipti. Modelin eğitiminde çeşitli türlerde 7000 yayınlanmamış kitaptan elde edilen 4,5 GB metin kullanılmıştı. 14 Şubat 2019’da çıkarılan GPT-2 ise 1,5 milyar parametreye sahipti ve eğitiminde Reddit’te oylanan 45 milyon web sayfasından, 40 GB metin ve 8 milyon belgeden yararlanılmıştı. 11 Haziran 2020’de çıkarılan GPT-3’te parametre sayısı 175 milyara ulaştı, eğitiminde kullanılan metin miktarı 570 GB oldu (https://en.wikipedia.org/wiki/Generative_pre-trained_transformer).
6 Şubat sabahı, yaşananlardan habersiz, gündemi öğrenmek için Twitter’a baktım ve yazılanları okudukça dehşete düştüm. Twitter, enkaz altında veya evde mahsur kalanların yardım çığlıklarıyla doluydu. Twitter, hem enkaz altında kalanlar hem de bölgeye örgütlü bir şekilde müdahale etmek isteyen gönüllüler için yaşamsal bir ortam haline gelmişti. Fakat 8 Şubat günü akşama doğru Twitter’dan gelen veri akışı yavaşladı. Benzer bir durum, 13 Kasım 2022’de İstanbul’da gerçekleşen terör saldırısı sonrasında da yaşanmıştı. Saldırı sonrasında önce yayın yasağı getirilmiş, sonra da Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube gibi sosyal medya platformlarına bant daraltma işlemi uygulanmıştı.
ABD Başkanı Joe Biden, Ocak ayında Wall Street Journal’da yayımlanan yazısında Cumhuriyetçileri ve Demokratları teknoloji devlerinin suistimallerine karşı birleşmeye çağırdı. 2016 ABD seçimleri ve Facebook/Cambridge Analytica skandalından sonra teknoloji devlerinin iş modelleri ve yarattıkları sorunlar daha çok tartışılıyordu. Şirketler, en kişisel verileri topluyor, paylaşıyor ve kullanıyorlardı. İnsanların kendi platformlarında daha fazla zaman geçirmeleri için sıklıkla onları kutuplaştırıcı içeriklere yönlendiriyorlardı. Biden, teknoloji şirketlerini neden oldukları sorunlardan sorumlu tutacak güçlü bir yasanın hazırlanması için Demokratların ve Cumhuriyetçilerin bir araya gelmesi gerektiğini savunuyor (https://www.wsj.com/articles/unite-against-big-tech-abuses-social-media-privacy-competition-antitrust-children-algorithm-11673439411).
Otomotivden tarım ve sağlık sektörüne kadar bir çok sektör çip krizinden etkilendi. Otomobil üreticileri, üretimlerini kısmak zorunda kaldı. Tıbbi cihaz üreticileri, çiplere dayanan ultrason ekipmanları, kalp pilleri, ventilatörler gibi tıbbi cihazlara olan talebi karşılamakta zorlandı. Ani yükseliş ve düşüşler; çift haneli pazar büyümesi dönemlerini hemen durgunluk veya düşüşlerin takip etmesi yarı iletken pazarında sık karşılaşılan bir durumdu. Geçen yazıda, Mouré’dan (2022) aktardığım gibi bu ani yükseliş ve düşüşlerde şirketlerin iş stratejilerinin de rolü vardı. Ama şimdi tüm musibetler arka arkaya gelmişti: COVID-19, doğal felaketler ve ABD-Çin teknoloji savaşı.