"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: Bilgisayar Bilimi

Dördüncü Endüstri Devrimi’ne Doğru

11 Eylül 2001, veri toplama ve analizinde bir dönüm noktasıydı. İstihbarat servisleri daha önce de veri topluyordu ve kamuoyuna yansıyan, ABD’nin yönetiminde yürütülen ECHELON gibi geniş kapsamlı uluslararası istihbarat sistemleri vardı. Ama 11 Eylül’den sonra gündeme gelen gözetim projeleri daha farklıydı. Saldırganlardan biri ABD’ye öğrenci vizesiyle girmiş ve ticari havacılık kursu almıştı. 11 Eylül saldırganlarının beşi daha önceden FBI veritabanlarında bulunuyordu ve bu saldırganlardan biri sadece iki yıldır ABD’de olmasına rağmen 30 kredi kartına sahipti. Bill Clinton’a göre bunlar hayatın olağan akışına aykırı ve kuşkulanılması gereken verilerdi (Larose, 2005). Bundan sonraki yönelim, artık yalnızca şüpheli kişilerin izlenmesi değil bütünün izlenerek içindeki ayrıksı hareketlerin tespit edilmesi olacaktı.

Okullarda Kodlama Dersi – 2

Geçen yazıda çocuklara yönelik kodlama eğitimini tartışmış ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın kodlama dersinin ortaokul ve lise müfredatına alınması için yapacağı çalışmaları desteklediğimi belirtmiştim. Desteğimi de üç maddeyle açıklamıştım: Berimsel (computational) okuryazarlığın (literacy) yaygınlaşıyor olması, günümüzde toplumsal düzenlemelerin giderek artan biçimde kodla yapılması (“Kod kanundur”) ve programcılığın eğlenceli olması. Bu yazıda da aynı konuya devam etmek istiyorum. Ama önce kodlama ile programlama arasındaki farka açıklık getirmek gerekiyor. Kodlama, analiz, tasarım, test gibi yazılım geliştirmenin aşamalarından biridir. Programlama ise daha geniş anlamda kullanılmaktadır. Kodlamanın yanında diğer aşamaları da içerebilmektedir. Kodlama eğitimi ile ilgili yazılarda (bu yazıda da) aslında çoğu zaman programlamadan söz edilmektedir. Bakanlığın hedefleri ve planladığı kodlama eğitiminin kapsamı hakkında bilgim yok fakat başta İngiltere olmak üzere birçok ülkedeki müfredat değişikliğinde hedeflenen öğrencilerin belirli bir programlama diline özgü komutları alt alta sıralamayı öğrenmesi değildir. Eğer Türkiye’deki eğitim müfredatı bir ya da birkaç programlama dilinin öğretimi ile sınırlandırılırsa sonuç pek parlak olmayacaktır. Yurt dışındaki örneklerde öğrencilere belirli bir aracın (örneğin programlama dilini) kullanımının öğretilmesi değil, berimsel okuryazarlık (DiSessa, 2001) ya da berimsel düşünme (Wing, 2006) denilen yetinin kazandırılması hedeflenmektedir.

Cybersyn: Cesaret ve Aklın Gücüyle

Barack Obama’nın 2012 ABD Başkanlık seçimlerindeki zaferinde Amazon’un (amazon.com) bulut bilişim hizmetinin önemli bir rolü vardır. TSE’nin (2013) bulut bilişim tanımında belirtildiği gibi Amazon’un sunduğu “işlemci gücü ve depolama alanı gibi bilişim kaynaklarının ihtiyaç duyulan anda, ihtiyaç duyulduğu kadar kullanılması” ile seçim kampanyasına özel bir altyapıya gerek kalmamıştır. Kampanya için AWS (Amazon Web Services) üzerinde çalışan 200’den fazla uygulama kullanılmış ve bu uygulamalar milyonlarca kullanıcıya hizmet etmiştir. Kampanya çalışanları, çeşitli kaynaklardan akan verileri olası seçmenleri belirlemek ve gruplamak için kullanmış, neredeyse gerçek zamanlı elde edilen verilerin analiziyle kaynakları ihtiyaç duyulan alanlara kaydırarak ve doğru kişiye, doğru zamanda, doğru reklamları iletebilmiştir. Kullanılan uygulamalardan bazıları şunlardır (https://aws.amazon.com/blogs/aws/aws-in-action-behind-the-scenes-of-a-presidential-campaign/):

Alan Turing (*)

Bilişim Dergisi’nin Eylül 2012 sayısında, BMO (Bilgisayar Mühendisleri Odası) Kurucu Yönetim Kurulu ile yapılan bir röportaj yer almaktaydı. BMO Kurucu Yönetim Kurulu’na yöneltilen sorulardan birinde, Matt Mullenweg, Mark Zuckerberg, Bill Gates ve Steve Wozniak bilgisayar dünyasının kurucuları olarak nitelendiriliyordu. Bu kişileri, bilgisayar dünyasının kurucuları olarak nitelendirmek, (özellikle Gates ve Wozniak için) popüler kültürde oldukça yaygın olsa da Bilişim Dergisi’ne hiç yakışmamıştı. Soruya verilen yanıtta bu uygunsuz ifadeye dikkat çekiliyor, söz konusu kişileri “bilgisayar piyasasının kurucuları ve sahipleri” olarak tanımlamanın daha uygun olacağı belirtiliyor ve bilgisayarın çok sayıda bilimcinin ve mühendisin kolektif çabasının bir ürünü olduğu vurgulanıyordu.