"Enter"a basıp içeriğe geçin

Etiket: Bulut Bilişim

Yazılımların Karmaşıklaşması ve Platformların Gücü

Bilişim teknolojileri uzunca bir süredir gündelik yaşamın kritik bir parçası. Bir yandan, gündelik yaşamın giderek daha geniş bir alanını etkiliyorlar. Eğitimden sağlığa, altyapı hizmetlerinden sosyal ilişkilere kadar bilişim teknolojilerinin yaşamımızdaki yeri giderek genişliyor. Diğer yandan, bilişim teknolojilerinin yaşamımızdaki etkileri de derinleşiyor ve onlara bağımlılığımız artıyor.

19 Temmuz 2024’te yaşamın bir çok alanını etkileyen kaosun söz konusu genişleme ve derinleşmenin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Kaos, bilgisayar güvenliği hizmeti veren bir “endpoint protection” (uç nokta koruma) firması olan CrowdStrike’ın gönderdiği bir güncelleme ile başladı. CrowdStrike’ın güncellemesi sonucunda Microsoft Windows işletim sistemli bilgisayarlar çöktü ve bilgisayarların düzgün bir şekilde açılmasını engelleyen, Mavi Ölüm Ekranı olarak adlandırılan bir döngünün içine hapsoldular. Sağlık, eğitim, havacılık, bankacılık gibi çok farklı sektörlerde, milyonlarca bilgisayarı etkiledi; ameliyatlar ertelendi, uçaklar uçmadı, bankacılık işlemleri aksadı…

Görünürde olayın iki aktörü vardı: Microsoft ve Crowdstrike.

Altyapılaşan Bir Platform: Alibaba

ABD Başkanı Joe Biden, Ocak ayında Wall Street Journal’da yayımlanan yazısında Cumhuriyetçileri ve Demokratları teknoloji devlerinin suistimallerine karşı birleşmeye çağırdı. 2016 ABD seçimleri ve Facebook/Cambridge Analytica skandalından sonra teknoloji devlerinin iş modelleri ve yarattıkları sorunlar daha çok tartışılıyordu. Şirketler, en kişisel verileri topluyor, paylaşıyor ve kullanıyorlardı. İnsanların kendi platformlarında daha fazla zaman geçirmeleri için sıklıkla onları kutuplaştırıcı içeriklere yönlendiriyorlardı. Biden, teknoloji şirketlerini neden oldukları sorunlardan sorumlu tutacak güçlü bir yasanın hazırlanması için Demokratların ve Cumhuriyetçilerin bir araya gelmesi gerektiğini savunuyor (https://www.wsj.com/articles/unite-against-big-tech-abuses-social-media-privacy-competition-antitrust-children-algorithm-11673439411).

Yeni İnternete Doğru

Jeremy Corbyn liderliğindeki İngiltere İşçi Partisi erken genel seçimde ağır bir yenilgi aldı ve Corbyn istifa edeceğini açıkladı. Seçim sonuçlarının partisi için ağır bir yenilgi olduğunu kabul eden Corbyn, seçimi kaybetmiş olmalarına karşın seçim kampanyasında bir umut bildirisi sunduklarını söyledi. Seçim tartışmaları ağırlıkla Avrupa Birliği’nden çıkış üzerinde yoğunlaşırken gerçekten de İşçi Partisi’nin bu çemberin dışına çıkan, bir umut bildirisine yakışan, “devlet destekli, geniş bant internet hizmeti”gibi vaatleri vardı. Corbyn, 2030 yılına kadar tüm ev ve işyerlerine yüksek hızlı fiber erişim hizmeti sağlamayı vadediyordu.

Facebook’tan Uber’e Dijital Ekonomi

Cambridge Analytica adlı veri analiz şirketinin milyonlarca Facebook kullanıcısının özel verilerine ulaştığı ve bu bilgilerle ABD seçmeninin davranışlarını etkilediği daha önce de konuşuluyordu. Ama geçtiğimiz günlerde bu skandalın ayrıntılarını da öğrendik. Mark Zuckerberg, 21 Mart’ta yaptığı açıklamada (https://www.facebook.com/zuck/posts/10104712037900071) ve ABD Senatosu’nda verdiği ifadede hatalarını kabul etmekle beraber bir mağduriyet portresi çizmeye çalıştı. Cambridge Analytica, Facebook’la yaptığı sözleşmeyi ihlal etmişti. Bu gibi sorunların tekrar yaşanmaması için gerekli önlemler alınacaktı. Ama sorun ya Cambridge Analytica değil de buna zemin hazırlayan dijital ekonomiyse?

Teknoloji Mitleri

Her 100 metrede bir polis gözetleme binasının önünden geçiyorsunuz. Cadde köşelerine ve elektrik direklerine yerleştirilen kameralar yüzünüzü algılıyor ve hareketlerinizi takip ediyor. Farklı kontrol noktalarında polis memurları kimlik kartlarınızı, irisinizi ve telefonunuzun içeriğini tarıyor. Süper market ve bankalarda yeniden taranıyorsunuz. Çantanız x ışını cihazından geçerken polisler ellerindeki çubuklarla üstünüzü arıyor. Bu uygulama, özellikle belirli bir etnik gruba üyeyseniz geçerli. Biyometrik verileriniz, veritabanlarındaki kimlik bilgileriniz ile eşleştirildikten sonra güvenilir, normal ve tehlikeli olarak sınıflandırılıyorsunuz. Müze ve alışveriş merkezi gibi yerlere girişiniz, otellerde konaklamanız, yakıt almanız, bir apartman dairesini kiralamanız veya iş başvurunuz bu sınıflandırmaya göre değerlendiriliyor (https://www.nytimes.com/2018/02/03/opinion/sunday/china-surveillance-state-uighurs.html ve https://www.bloomberg.com/news/articles/2018-01-17/china-said-to-test-facial-recognition-fence-in-muslim-heavy-area).

Dijitalleşme ve Kullanıcıların Mülksüzleştirilmesi

Eylül ayının üçüncü cumartesi günü yazılım özgürlüğü günü (https://www.softwarefreedomday.org/) olarak kutlanıyor. Etkinliğin amacı özgür yazılım ve yararları hakkındaki farkındalığı artırmak ve özgür yazılım kullanımını yaygınlaştırmak. Yazılımdaki özgürlüğü, hem özgür yazılım hareketinin içinden hem de dışından birçok insanın yaptığı gibi GNU/Linux işletim sistemine indirgememek gerekiyor. Yıllar önce bilgisayar denilince akla ilk gelen sadece ev kullanıcılarının kişisel bilgisayarlarıydı. Kişisel bilgisayarları, dizüstü bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler izledi. Bu süreçte, kullanıcıların bilgisayarla yaratıcı etkileşimi, bir diğer deyişle bilgisayarı, üreticinin öngörmediği veya öngöremediği biçimlerde kullanma olanağı zayıfladı. Günümüzde ise gündelik hayatta kullandığımız nesnelerin bilgisayarlaşmasına şahit oluyoruz. Artık “arabanız tekerlekli bir bilgisayardır; uçak kanatları olan bir bilgisayardır; saatiniz, çocuğunuzun oyuncağı, hatta kalp piliniz özünde bir bilgisayardır” (Perzanowski ve Schultz, 2016). Nesnelerin interneti bağlamında gündeme gelen akıllı cihazlar yine birer bilgisayardır. Bu nedenle bilgisayarlardaki yazılımın özgürlüğü, 27 Eylül 1983’te Richard Stallman’ın GNU (GNU is Not Unix) projesini duyurarak özgür yazılımın fitilini ateşlediği dönemden daha vazgeçilmezdir. Kişisel bilgisayarlarda kullandığımız yazılımların özgürlüğünü düşünmek GNU/Linux, LibreOffice, Mozilla gibi yazılımların başarısı dikkate alındığında artık daha anlaşılırdır. Buna karşın, araba, kalp pili, giyilebilir teknoloji ve mobil cihazlar gibi günümüz bilgisayarlarındaki yazılımların kaynak koduna sahip olunabileceğine, nasıl çalıştığının öğrenilebileceğine ve kodda değişiklikler yapılabileceğine ihtimal vermeyiz. Hatta çoğu insan bu cihazların içinde yazılım bulunduğunu bile unutmuştur. Ama aynı teslimiyet 27 Eylül 1983 için de geçerlidir ve o zaman da özgür bir işletim sisteminin olabileceğine pek ihtimal verilmemektedir.

Nesnelerin İnterneti

20-23 Ocak 2016’da Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun ana teması Dördüncü Sanayi Devrimi’ydi. Dördüncü Sanayi Devrimi, hem dünyada hem de Türkiye’de 2016’nın en çok tartışılan konularından biri oldu. 2016 yılının mart ayında TÜSİAD, Sanayi 4.0 Raporu’nu yayımladı (http://www.tusiad.org/indir/2016/sanayi-40.pdf). Sonrasında da Sanayi 4.0 hakkında çok şey yazıldı ve bunun ülkemiz için önemli bir fırsat olduğu tekrarlanıp durdu. Hatta Türkiye’nin ilk bilgisayar mühendislerinden olan Erol Bilecik’in TÜSİAD başkanlığı Sanayi 4.0 ile ilişkilendirildi:

Cybersyn: Cesaret ve Aklın Gücüyle

Barack Obama’nın 2012 ABD Başkanlık seçimlerindeki zaferinde Amazon’un (amazon.com) bulut bilişim hizmetinin önemli bir rolü vardır. TSE’nin (2013) bulut bilişim tanımında belirtildiği gibi Amazon’un sunduğu “işlemci gücü ve depolama alanı gibi bilişim kaynaklarının ihtiyaç duyulan anda, ihtiyaç duyulduğu kadar kullanılması” ile seçim kampanyasına özel bir altyapıya gerek kalmamıştır. Kampanya için AWS (Amazon Web Services) üzerinde çalışan 200’den fazla uygulama kullanılmış ve bu uygulamalar milyonlarca kullanıcıya hizmet etmiştir. Kampanya çalışanları, çeşitli kaynaklardan akan verileri olası seçmenleri belirlemek ve gruplamak için kullanmış, neredeyse gerçek zamanlı elde edilen verilerin analiziyle kaynakları ihtiyaç duyulan alanlara kaydırarak ve doğru kişiye, doğru zamanda, doğru reklamları iletebilmiştir. Kullanılan uygulamalardan bazıları şunlardır (https://aws.amazon.com/blogs/aws/aws-in-action-behind-the-scenes-of-a-presidential-campaign/):

SSCB ve Bilişim Teknolojileri

SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) 1991 yılında dağıldı. O zamanlar internet emekleme evresindeydi ve www (World Wide Web) henüz icat edilmişti. Tarih öncesi gibi görünse de SSCB’deki girişimler mutlaka tartışılması gereken bir konudur. SSCB’li bilim insanları ve mühendisler hedeflerine ulaşamamıştır ama idealleri bugün bile oldukça cüretkardır. Ancak idealleri ne kadar büyük olursa olsun SSCB yenilmiştir.

Aslında Melih Pekdemir’in Anne bak, kral çıplak! kitabında yazdığı gibi hepimiz yenildik:

Sadece Gorbaçov ya da SBKP değil, sen ve ben yenilmedik mi? Katılmadığımız bir savaşta… Sen ve ben, istediğimiz kadar, vakti zamanında revizyonizme karşı çıkmış, ya da Brejnevleri kıyasıya eleştirerek kendimizi onlardan sürekli ayrı tutmuş olalım, fark ediyor mu? Senin ve benim sosyalist olduğumuzu bilen mahallemizdeki bakkalın, komşumuz işçinin gözünde, sen de ben de yenilmiş sayılmıyor muyuz?

Bu yenilginin farklı boyutlarıyla ele alınması gerekiyor. Örneğin, internetteki ortaklaşa üretim pratikleri sık tartışılan konulardan biridir. Buna karşın İnternet neden ABD’den çıkmıştır da SSCB’den çıkamamıştır?