"Enter"a basıp içeriğe geçin

Altyapılaşan Bir Platform: Alibaba

ABD Başkanı Joe Biden, Ocak ayında Wall Street Journal’da yayımlanan yazısında Cumhuriyetçileri ve Demokratları teknoloji devlerinin suistimallerine karşı birleşmeye çağırdı. 2016 ABD seçimleri ve Facebook/Cambridge Analytica skandalından sonra teknoloji devlerinin iş modelleri ve yarattıkları sorunlar daha çok tartışılıyordu. Şirketler, en kişisel verileri topluyor, paylaşıyor ve kullanıyorlardı. İnsanların kendi platformlarında daha fazla zaman geçirmeleri için sıklıkla onları kutuplaştırıcı içeriklere yönlendiriyorlardı. Biden, teknoloji şirketlerini neden oldukları sorunlardan sorumlu tutacak güçlü bir yasanın hazırlanması için Demokratların ve Cumhuriyetçilerin bir araya gelmesi gerektiğini savunuyor (https://www.wsj.com/articles/unite-against-big-tech-abuses-social-media-privacy-competition-antitrust-children-algorithm-11673439411).

Biden, yönetiminin reform için üç temel ilkeyi benimsediğini belirtiyor. Birincisi, Amerikalıların mahremiyetinin ciddi federal yasalarla korunması. Şirketlerin son derece kişisel verileri (internet geçmişi, kişisel iletişim, konum ve sağlık, genetik ve biyometrik veriler) nasıl toplayabileceği, kullanabileceği ve paylaşabileceği hakkında net sınırlar olmalı. Şirketlerin hangi verileri topladıklarını açıklamaları yeterli değil; bu verilerin çoğu ilk etapta hiç toplanmamalı. Biden bu gibi korumaların çevrimiçi ortamlarda daha savunmasız olan gençler için daha sıkı olması gerektiğini düşünüyor. Ayrıca hedefli reklamcılık sınırlanmalı ve çocuklar için tamamen yasaklanmalı. İkincisi, teknoloji şirketlerinin yaydıkları içerik ve kullandıkları algoritmaların sorumluluğunu almaları. Bunun için de şirketleri, sitelerinde yayınlanan içerikle ilgili yasal sorumluluktan koruyan kanunların yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca kadınlara ve azınlıklara yönelik ayrımcılığı ve fırsat eşitsizliğini engellemek için kullanılan algoritmalarda daha fazla şeffaflığa ihtiyaç var. Üçüncüsü, teknoloji sektöründeki rekabetin artırılması. Çünkü büyük teknoloji platformları sahip oldukları gücü kötüye kullanarak rakiplerini dışlayabiliyor veya dezavantajlı duruma getirebiliyor.

Biden, mevcut yetkilerinin sınırlı olduğunu ve büyük teknoloji şirketlerini neden oldukları sorunlardan sorumlu tutmak için Kongre’de iki partili eyleme ihtiyaçları olduğunu yazıyor. Mahremiyeti ve çocukları korumak; ayrımcılığı, cinsel istismarı ve siber tacizi önlemek; rekabete aykırı davranışlarla mücadele etmek için ortak değerlerde birleşmenin önemini vurguluyor.

Daha önce çok sayıda yazar ve politikacı tarafından gündeme getirilen sorunlar şimdi ABD Başkanı tarafından gayet net olarak ifade ediliyor. Kongre’de nasıl kararlar alınacağını, alınacak kararların ABD dışındakileri nasıl etkileyeceğini veya dağın fare doğurup doğurmayacağını göreceğiz.

Benzer bir süreç Çin’de de yaşanıyor. ABD’nin GAFAM’ı (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) gibi Çin’in de BATX’i (Baidu, Alibaba, Tencent, Xiaomi) var. Çin yönetimi 2020’den beri teknoloji sektörünü daha sıkı kontrol etmeye ve düzenlemeye çalışıyor. Örneğin 2021’de şirketler, tekelleşme karşıtı yasayı ihlal ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmışlardı (https://www.bloomberght.com/cinden-alibabaya-2-8-milyar-dolar-tekellesme-cezasi-2278238). 2022’de de aralarında Alibaba ve Tencent’in de yer aldığı 28 şirket, geçmiş işlemlerini uygun bir şekilde raporlamadıkları için para cezasına çarptırıldı (https://www.bloomberght.com/cin-duzenleyici-kurumlarindan-teknoloji-devlerine-ceza-2310595).

Shen’in (2022) “platformların altyapılaşması” olarak adlandırdığı süreç, teknoloji tekellerinin neden olduğu sorunları ve gerilimleri anlamak için iyi bir başlangıç noktası. Dijital platformlar, hangi reklamları, sosyal medya gönderilerini ve arama sonuçlarını gördüğümüzü, çevrimiçi satın almalarımızı ve arkadaşlarımızla ilişkilerimizi kontrol ederek günlük hayatımıza bir güç uyguluyorlar. Su, elektrik ve gaz gibi geleneksel altyapıların toplumun işleyişini desteklemedeki rolleriyle karşılaştırılabilecek şekilde altyapılaşıyorlar. Bu yazıda, platformların altyapılaşması sürecini bir e-ticaret platformu olmanın ötesine geçerek, lojistikten finansa ve bulut bilişime kadar Çin’in ve küresel dijital ekonominin neredeyse her yönüne genişleyen Alibaba bağlamında ele alacağım.

Alibaba ve Jack Ma

Alibaba’nın eski yöneticilerinden Porter Erisman’ın (2020) Alibaba’nın Dünyası adlı kitabının merkezinde şirketin kurucusu Jack Ma’nın dehası yer alır. 1964’te doğan Jack, bir toprak sahibinin torunu ve bir Pingtan (müzikle hikaye anlatıcılığını birleştiren geleneksel bir halk sanatı) icracısının oğludur. Erisman (2020), Jack’in komünistlerin nazarında tarihin yanlış tarafında olduğunu ve bunun da Jack’in sınıf arkadaşları tarafında zorbalık görmesine yol açtığını yazıyor.

Jack, matematikte pek başarılı olamasa da İngilizcede iyidir. Üniversite sınavında iki kere başarısız olur ama sonunda öğretmen okuluna girerek İngilizce öğretmeni olur. Mezun olduktan sonra 12 dolar aylıkla yerel bir üniversitede İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başlar. Daha sonra, gerçek hayat tecrübesi edinmek amacıyla öğretmenlikten ayrılır ve 1994’te turizm ve dış ticaretle uğraşan yerel işletmelere hizmet eden bir tercüme bürosunda işe başlar. Bir iş takibi nedeniyle ABD’ye gittiğinde Jack’in Seattle’deki arkadaşları Jack’i bilgisayar karşısına oturturlar ve Jack’i bilgisayarla (ve İnternetle!) tanıştırırlar. Kitabın devamında girişimci Jack’in dehasını, cesaretini ve kararlılığını okuruz. Silikon Vadisi’nin garajları gibi Alibaba’nın da apartman dairesi meşhurdur. Çeşitli imkansızlıklara karşın bu dairede canla başla çalışan Çinliler bir süre sonra dünya devlerine meydan okumaya başlarlar.

Erisman (2020), Jack Ma’nın ilkokul arkadaşı olan ve onun başarısını doğru zamanda doğru yerde olmakla açıklayan bir taksi şoförüne içten içe kızar. Erisman (2020), Jack Ma’yı doğru zamanda, doğru yerde olan doğru (!) insan olarak görür. Şirketin kuruluşunu, içeriden bir yabancının gözüyle anlatır.

Erisman’ın (2020) kitabından tipik bir Amerikan film senaryosu çıkarılabilir. Fakat kitapta bazı temel sorulara yanıt alamayız. Örneğin Alibaba, Çinli bir şirket midir? “Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft; Amerikan şirketi midir?” sorusuna doğrudan “evet” yanıtı veririz. Ama Alibaba’nın durumu o kadar açık seçik değildir. Bir şirketi, Amerikan ya da Çinli yapan nedir? Şirketin bazı yabancı yöneticileri vardır; ama çalışanlar çoğunlukla Çinli’dir. Gelir dağılımı açısından, Alibaba kesinlikle Çinli’dir. Çünkü Çin’in iç pazarı toplam gelirinin %84’ünü oluşturmaktadır. Fakat hisse dağılımına göre bir değerlendirme yaptığımızda Japonya merkezli SoftBank ve Yahoo’nun hisselerinin Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’dan çok daha fazla olduğunu görürüz. Şirketin yerine baktığımızda ise işler daha da karmaşıklaşır. Alibaba çatısı altındaki başlıca beş kuruluş Çin’dedir. Diğer yandan, bir dizi karmaşık sözleşmeye dayalı anlaşma yoluyla bu Çin merkezli kuruluşlar, Hong Kong ve Britanya Virjin Adaları gibi offshore vergi cennetlerinde kayıtlı bir dizi denizaşırı kuruluşla bağlantılıdır.

Jack Ma, konjonktürdeki gelişmeleri doğru değerlendirmiş ve şirketin iş modellerini bu çerçevede yeniden yapılandırmıştır. Ayrıca Batı’daki iş modellerini birebir kopyalamak yerine doğrudan Çin’in gereksinimlerinden ve kültüründen yolan çıkan iş modelleri geliştirmiştir. Ama Alibaba’nın gerçek hikayesinde ulusaşırı sermaye de vardır. Çin yönetimi, Alibaba’nın önünü kesmek şöyle dursun çoğu zaman doğrudan veya dolaylı olarak büyümesi veya rakiplerini alt etmesi için gerekli koşulları sağlamıştır. Shen (2022), Alibaba’nın gelişimini üç döneme ayırır:

1. Çin’den ihracat (1999–2008)

2. Çin’e ihracat (2008-2014)

3. Altyapısallaşma ve uluslararasılaşma (2014 – …)

Bu üç dönemde de Çin yönetimi ve ulusaşırı sermaye Alibaba’nın gelişiminde etkili olmuştur.

Çin’den İhracat (1999 – 2008)

Alibaba adı Ali Baba ve Kırk Haramiler masalında geliyor. Jack Ma şirketine isim ararken masalın ününden yararlanmak istemiş (https://tr.wikipedia.org/wiki/Alibaba_Group):

Bir gün San Francisco’da bir kafedeydim ve Alibaba’nın iyi bir isim olduğunu düşünüyordum. Sonra bir garson geldi ve ona “Alibaba’yı biliyor musun?” dedim. “Evet” dedi. “Onun hakkında ne biliyorsun?” dedim ve “Açıl susam açıl” dedi. Ben de “İşte bu! İsim bu olmalı” dedim. Sonra sokağa çıktım ve 30 kişi daha bulup onlara da “Alibaba’yı biliyor musunuz?” diye sordum. Hindistan’dan, Almanya’dan, Tokyo’dan ve Çin’den insanlar… Hepsi de Alibaba’yı biliyordu, açıl susam açıl – 40 hırsız. Alibaba bir hırsız değil. Alibaba nazik, akıllı bir iş insanı ve köye yardım etti. Yani… hecelemesi kolay ve dünya çapında biliniyor. Alibaba küçük ve orta ölçekli şirketler için açıl susam açıldı. Birinin bizimle evlenmek istemesi ihtimaline karşı “Alimama” adını da tescil ettirdik!

Alibaba.com ilk başta işletmeden işletmeye (B2B) bir e-ticaret platformu olarak faaliyete başladı. ABD’li B2B platformların aksine büyük şirketleri birbirine bağlamak yerine küçük ve orta ölçekli Çinli üreticileri ulusaşırı alıcılara bağladı. 1970’lerin sonundaki açılımdan bu yana Çin, küresel kapitalizmle bütünleşmeye başlamış ve Mao döneminde kendi kendine yetme üzerine kurulu ekonomi yerini ihracata yönelik bir ekonomiye bırakmıştı. Ekonomik gelişme ve hükümet politikasının bir sonucu olarak çok sayıda küçük işletme ortaya çıkmıştı. İlk olarak 1980’lerde kasaba ve köy işletmelerinin gelişmesi ve ardından 1990’larda devlete ait teşebbüslerin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi yoluyla küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ’ler) önü açılmıştı. 2002’de çıkarılan KOBİ’leri teşvik yasasıyla beraber KOBİ’lerin ihracat yönelimli ekonomideki yeri pekiştirildi. 2001 sonunda Çin’de 2,4 milyon KOBİ vardı ve KOBİ’ler kayıtlı kuruluşların %99’unu oluşturmaktaydı.

İhracat yönelimli ekonomide KOBİ’lerin en büyük sorunu küresel pazarla bağlantılarının zayıf olmasıydı. KOBİ’ler, devlet tarafından işletilen ticaret şirketlerine erişimden yoksundu ve bazıları ulusal fuarlar için uzun mesafeler kat etmeyi göze alamıyordu. Çin liderliği, bu büyük ve çeşitli işletme gruplarını küresel pazara bağlamanın yollarını arıyordu. Bu bağlamda, 1990’larda “enformasyon otoyolu” (https://en.wikipedia.org/wiki/Information_superhighway) olarak tartışılan İnternet, Çin’in ekonomi politikalarını ve küresel entegrasyonu yeniden yapılandırmanın kritik bir aracı haline geldi. Devlet, 2000 yılında Çinli işletmeleri küresel pazara daha yakından bağlamak için ağ teknolojilerini kullanmayı hedefleyen “Çevrimiçi Girişim” inisiyatifini başlattı. Bu girişimde, özellikle giderek büyüyen KOBİ sektörü üzerinde duruluyordu. İşte Alibaba bu koşulları iyi değerlendirerek ortaya çıktı. Çin merkezli piyasa araştırma ve danışmanlık firması olan iResearch’e göre 2002-2006 yılları arasında internet kullanıcılarının sayısı 59 milyondan 137 milyona çıkmıştı. Aynı zamanda aralığında üçüncü taraf platformlarda ticaret yapan KOBİ’lerin sayısı ise 1 milyondan 8,8 milyona çıkmıştı!

Ulusaşırı sermaye de Alibaba’nın gelişiminde etkili oldu. Çin, WTO (Dünya Ticaret Örgütü) üyesi olmasına rağmen yabancıların işlettiği işletmeleri engelliyor hatta yasaklıyordu. Buna karşın dolaylı olarak yabancı portföy yatırımlarına izin veriyordu. Alibaba.com’un piyasaya sürülmesinden üç ay sonra Alibaba’nın kurumsal yapısını risk sermayesi yatırımı almaya hazırlamak amacıyla Cayman Adaları’nda bir offshore holding şirketi olan Alibaba Group kuruldu. Dört ay sonra, Ekim 1999’da, ilk denizaşırı sermaye geldi: Amerikan yatırım bankası Goldman Sachs’tan 3,3 milyon dolar; ABD merkezli Fidelity Capital, İsveç merkezli Investor AB ve Singapur merkezli Transpac Capital ve Venture TDF’den 1,7 milyon dolar (2014’teki ilk halka arza kadar bu ilk yatırımcılardan sadece Venture TDF ve Fidelity devam etti. Goldman Sachs, 2003 yılında %33’lük hissesinin tamamını sattı). Daha sonra Ocak 2000’de Japon telekom ve yatırım firması SoftBank, 20 milyon dolar ile Alibaba’nın %30’unu aldı. SoftBank’ın yatırımı, Alibaba’nın dotcom krizinde ayakta kalmasına yardımcı oldu. 2005’te de Yahoo ile stratejik ortaklık kuruldu. 1 milyar dolarlık yatırım yapan ve Yahoo Çin’i Alibaba’ya veren Yahoo, bunun karşılığında %40 hisse sahibi oldu.

Bu dönemde Alibaba, platformunda e-ticaret şirketlerinin ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilmek için bir reklamcılık ve pazarlama platformu olan Alimama’yı ve çevrimiçi iş yönetimi çözümü sağlayıcısı Alisoft’u çıkardı. Ama asıl büyük başarısı 2003’te eBay’a karşı bir C2C (Tüketiciden tüketiciye) platform olan Taobao oldu. Birkaç ay sonra da Taobao’daki işlemleri kolaylaştırmak için çevrimiçi bir ödeme aracı olan Alipay’i geliştirdi. 2005’te eBay’ın pazar payı %30’un altına düşerken Taobao’nunki %60’a yaklaştı. eBay, 2006’da Çin’deki faaliyetlerini durdurarak Hong Kong merkezli Tom Online’a devretti. Alibaba’nın eBay’e karşı zaferinde devletin de rolü vardı. Alipay, Alibaba’nın zaferinde etkili olmuş; PayPal’i kullanmak isteyen eBay ise Çin’in sıkı düzenlemelerine ve bankacılık sistemine takılmıştı.

Çin’e İhracat (2008 – 2014)

2008 krizi ortaya çıktığında Çin uzun süredir ihracata yönelik bir ekonomiden iç talebe dayalı bir ekonomiye geçmeyi planlıyordu. Krizle beraber Çin ekonomisinin yeniden yapılanma süreci hızlandı. Kasım 2008’de, ekonomiyi canlandırmak ve kitlesel işsizliği önlemek için 4 trilyon RMB’lik (586 milyar dolar) bir yatırım planı açıklandı. Bu plan çerçevesinde para politikası gevşetilecek ve küçük işletmelere banka kredisi sağlanacaktı.

Ekonomik kriz, Alibaba’nın ihracata dayalı B2B iş modelini olumsuz etkilemişti. Alibaba da devletin yeni politikalarını göz önünde bulundurarak iş stratejisini değiştirdi. Çinli işletmeleri küresel pazara bağlamak yerine Çin’in yerel tüketici pazarından yararlanmaya odaklandı. Alibaba, Ağustos 2008’de yayımladığı bir basın bülteninde Çin’in yerel pazarında ithal mallara yönelik artan talep nedeniyle, çok uluslu işletmelerin Çin’e ihracat yapma zamanının geldiğini ilan etti.

Alibaba, iş modelini Çin’in iç pazarından istifade edecek şekilde yeniden yapılandırırken başka ülkelere de açıldı. Kısmen Çin devleti tarafından da teşvik edilen bu girişimler oldukça sınırlı ve düzensizdi. Nisan 2009’de Hindistan’ın en büyük telefon rehberi şirketi Infomedia’yla Hindistan çevrimiçi pazarını araştırmak için bir ortaklık kurduğunu duyurdu. 2008’den 2010’a kadar SoftBank’la işbirliği yaparak Japonya’ya Alibaba (B2B) ve Taobao (C2C) hizmetlerini götürdü.

Alibaba’nın iç pazara yönelmesi ve sınırlı da olsa başka ülkelerde faaliyet göstermeye başlaması şirketin devlet ve ulusaşırı sermayeyle olan ilişkilerinde değişikliğe neden oldu. İç pazar, Alibaba için önem kazandıkça devletin şirket üzerindeki etkisi arttı. Örneğin şirket, ulusötesi kurumsal mülkiyet yapısını yeniden oluşturmak zorunda kaldı; Ant Group’un halka arzını erteledi. Haziran 2010’da, Çin Halk Bankası (Çin’in merkez bankası), stratejik bankacılık ve finans endüstrisindeki yabancı mülkiyeti düzenleme girişimlerinin bir parçası olarak, tüm çevrimiçi ödeme hizmeti sağlayıcılarının Çin pazarında faaliyet gösterebilmesi için işletme lisansı almasını zorunlu kılan bir dizi düzenleme yayınladı. O zamanlar Alibaba’nın %43’ü Yahoo’nun ve %29,3’ü SoftBank’ındı. Dolayısıyla bu koşullar altında Alibaba’nın söz konusu izni alma şansı yoktu. Bunun üzerine Jack Ma, Alipay’i Alibaba Group dışına çıkartarak kendisinin %80’ini kontrol ettiği, tamamen Çinli bir şirket kurdu. Düzenleyici kuruluşları memnun eden bu hareket sayesinde Alibaba Mayıs 2011’de ödeme işletmesi lisansı verilen ilk 27 şirket arasında yer aldı.

Ayrıca bu dönemde, devletin finansal desteğini artırdığını ve bu desteğin şirket içinde ulusaşırı sermayeyle mücadelede etkili olduğunu görüyoruz. 2005 yılında Alibaba’nın eBay ile rekabetinde Yahoo, Alibaba’ya 1 milyon dolarlık yatırım yapmış, bunun karşılığında da şirketin %43 hissesine sahip olmuştu. Ancak Alibaba 2012’de ana şirketinin halka arzına hazırlanırken Yahoo’daki yönetici değişikliklerinin sıklığı ve Microsoft’un 2008’de Yahoo’yu satın alma konusundaki başarısız girişiminden sonra yönetim kontrolünü kaybetmekten endişe etmeye başladı. Alibaba, hisselerinin bir kısmını geri almak için Yahoo ile pazarlığa oturdu. Böylece Yahoo’nun sahiplik hissesi yaklaşık %23’e düşecekti. 2000’li yıllarda internet şirketlerini desteklemekte tereddüt eden Çinli finans kurumları ve yatırımcılar bu sefer desteğe hazırdılar. Çin Kalkınma Bankası, Alibaba’ya 1 milyar dolarlık bir kredi verdi. Ayrıca şirket kendi hisselerinin bir kısmını Çin merkezli bir grup yatırımcıya satarak kaynak sağladı.

Devlet diplomatik olarak da Alibaba’yı destekliyordu. Kasım 2011’de ABD Ticaret Temsilciliği sitesinde satılan korsan ve sahte ürünler gerekçesiyle Taobao’yu kara listeye aldı. Alibaba, Taobao’yu listeden çıkarmak için büyük çaba gösterdi; hem korsan ürünleri sitelerinden temizlemek için harekete geçtiler hem de kulis faaliyetleri için ABD Ticaret Temsilcisinin eski genel danışmanını işe aldılar. Çin yönetimi de devreye girdi. Çin Ticaret Bakanlığı sözcüsü, Taobao’nun 2011 listesine dahil edilmesine şiddetle karşı çıktı ve bunun sorumsuz ve nesnel olmayan bir hareket olduğunu söyledi. 2012’de, yıllık üst düzey ABD-Çin ticaret toplantısından sadece bir hafta önce Taobao listeden çıkarıldı.

Altyapılaşma ve Küreselleşme (2014 – …)

Alibaba 2014 için planladığı halka arza hazırlanırken hem Çin’de hem de küresel düzeyde saldırgan bir alım politikası yürüttü. 2014 yılında şirket, 40’tan fazla farklı anlaşmaya 17 milyar dolar yatırdı. 2015 yılında da 65 şirkete 18,5 milyar dolar yatırdı. Shen’in (2022) işaret ettiği gibi bu yatırımlar, şirketin gücünü göstermesinin yanında zayıflığından kaynaklanan bir zorunluluktu. Çünkü içeride ve dışarıda sert rekabet koşulları vardı ve Alibaba’nın hem yeni yatırım alanlarına hem de iş yapısını çeşitlendirmeye ihtiyacı vardı. Bu yatırımlarla beraber Alibaba bir e-ticaret şirketinden perakende, lojistik, finans, medya ve eğlence, ilaç, akıllı telefon ve otomobil imalatı gibi farklı alanlara nüfuz eden bir internet devine dönüşmeye başladı. 2015’in sonunda Alibaba’nın e-ticaret platformu, Çin ulusötesi sermayesinin deniz aşırı hareketine öncülük etmeye yardımcı olabilecek bir altyapı haline geldi.

Ağ bağlantısı ve çevrimiçi uygulamalar, Çin’in 2008 sonrası yeniden yapılanmasında çok önemli bir rol üstlendi. Daha sonra, Kuşak ve Yol inisiyatifi bu eğilimi güçlendirdi. İnternet sektörüne yatırımlar arttı. Çin hükümeti ve işletmeler, BİT ekipmanı ve hizmetleri için 2014’te 124 milyar dolar, 2015’te 147 milyar dolar harcadılar. 2020’ye gelindiğinde Çin’deki akıllı telefon kullanıcılarının sayısı 780 milyonu aşıyordu. Çin’in internet endüstrisi ve özellikle Alibaba, devletin bu yeni ekonomi politikalarından yararlandı. Alipay, Çin merkez bankasından lisans alan ilk bankacılık dışı ödeme sağlayıcısıydı. 2014 yılında, Alibaba’ya bağlı Zhejiang E-Commerce Bank (veya MYBank), yüksek düzeyde düzenlenmiş devlet bankacılığı sektöründe faaliyet göstermesine izin verilen iki özel ticari bankadan biri oldu (diğeri bir başka teknoloji firması Tencent’e aitti). Ağ operasyonları alanında, Alibaba’nın bir yan kuruluşu olan HiChina, devlete ait üç operatörden sağlanan ağ hizmetlerini yeniden satmak için bir mobil sanal ağ operatörü lisansı alan ilk 11 firmadan biriydi. Alibaba, tüm bu yeni girişimler sayesinde devletle daha yakın ortaklıklar geliştirdi ve Çin ekonomisinin temel altyapısının önemli bir unsuru haline geldi.

Bunun yanında küresel finans ağları, Alibaba’yı desteklemeye devam ettiler. 2014’te Alibaba’nın New York Menkul Kıymetler Borsası’ndaki ilk halka arzında (IPO), 25 milyar dolar toplandı ve şirketin piyasa değeri 231 milyar dolar oldu. IPO’dan kısa bir süre önce de Deutsche Bank, JP Morgan, Citigroup ve Morgan Stanley, Alibaba’yla ilişkilerini farklı şekillerde derinleştirmek amacıyla işlerini genişletmesi için Alibaba’ya 3 milyar dolar borç vermişti. Mart 2016’da, ANZ Group, Credit Suisse, Citigroup, Deutsche Bank, Goldman Sachs, JP Morgan, Mizuho Bank ve Morgan Stanley Alibaba’nın genişleme planlarını finanse etmek için 3 milyar dolarlık, beş yıllık bir kredi verdi. Bu finansal kuruluşlar, Alibaba’nın hem Çin hem de küresel pazarda devam eden atakları sayesinde önemli ekonomik faydalar elde etmeyi bekliyorlar.

Ancak tüm küresel yayılma çabalarına rağmen Alibaba en büyük geliri Çin pazarından elde ediyor. Bu nedenle, Çin’in ekonomi politikalarına göre şirket stratejilerini yeniden yapılandırıyor ve 2014 sonrası dönemde kendisini diğer Çinli firmalara yurt dışındaki girişimlerinde yardımcı olacak bir araç olarak sunmaya çalışıyor. Örneğin, Ağustos 2016’da Alibaba’nın bulut bilişim kolu olan Aliyun’un CEO’su, Aliyun’un Amerika Birleşik Devletleri, Singapur ve Hong Kong’da veri merkezlerinin açılması da dahil olmak üzere denizaşırı genişlemesinin diğer şirketler (özellikle Çinli yazılım firmaları) için bir bulut altyapısı oluşturma amacına hizmet edeceğini belirtti.

Alibaba dünyanın en büyük e-ticaret şirketi olurken Jack Ma da sadece şirketini devletin ekonomi politikalarına göre yeniden yapılandıran bir kapitalistten politika yapım süreçlerine aktif katılan bir aktöre dönüştü. Devlet, daha önce kapalı veya oldukça kısıtlı olan birçok sektörü şirkete açtı. Jack Ma, Ekim 2015’te yazdığı açık mektupta şirketinin ticari altyapı kaynaklarını su, elektrik ve toprak gibi bir altyapı olarak sunmayı, bir diğer deyişle Çin politik ekonomisinin temel altyapısının bir parçası olmayı hedeflediğini belirtiyordu.

Alibaba’nın Üç Katmanlı Stratejisi

Shen (2022) Alibaba’nın hem küresel yayılma hem de altyapılaşma doğrultusunda uyguladığı gelişim stratejisini üç katmanda özetliyor: En başından beri şirketin temelini oluşturan çekirdek katman, ticaret; bu temeli doğrudan destekleyen ve onun işleyişi ile ilgili olan lojistik, finans, çevrimdışı perakendecilik ve bulut bilişim işlerinden olan orta katman; e-ticaretin ötesine geçen ve medya ve eğlenceden sağlık hizmetlerine kadar küresel ekonomi politiğin farklı yönlerine uzanan en dıştaki katman.

E-ticaret, Alibaba’nın temel işi. Alibaba çeşitli pazar yerleriyle çevrimiçi ticaretin neredeyse her alanında yer alıyor. Alibaba Çin pazarında, en büyük C2C (Consumer to consumer – Tüketiciden Tüketiciye) platforma (Taobao), en büyük B2C (Business to Consumer – İşletmeden Tüketiciye) platforma (Tmall), Çin’in en popüler grup satın alma sitesine (Juhuasuan) sahip. Bir B2B (Business to Business – İşletmeden İşletmeye) sitesi olan Alibaba.com (Çin versiyonu 1688.com), Çinli üreticilerle küresel alıcıları birbirine bağlıyor. AliExpress platformunda küresel tüketiciler, Çin’li üreticilerin ürünlerini küçük oranlarda satın alabiliyor. Ayrıca Alibaba temel işini başka ülkelere yaymak için bir grup yabancı e-ticaret şirketinde (ör. ABD’de ShopRunner, Güneydoğu Asya’da Lazada, Hindistan’da Snapdeal, Türkiye’de Trendyol) çeşitli hisseler satın aldı. Alibaba, Amazon’dan farklı olarak bir envanter tutmuyor ve kendi depoları yok. Alıcıları ve satıcıları birbirine bağlayarak, platformda yer alan tüccarlara katma değerli çevrimiçi pazarlama hizmetleri satarak gelir elde ediyor.

İkincisi, Alibaba’nın aşırı rekabetçi e-ticaret piyasasında temel işini desteklemek üzere mobil internet, lojistik, finansal hizmetlerden çevrimdışı perakendeciliğe kadar çok çeşitli alanlarda geliştirdiği hizmetler. Örneğin mobil internette bir diğer Çin şirketi Tencent’in WeChat uygulaması ile rekabet edebilmek için Android tabanlı YunOS’u çıkardı. YunOS daha sonra AliOS adını alarak nesnelerin internetine yoğunlaştı. 2013’te ucWeb adlı mobil tarayıcıyı satın aldı ve 2015’te Meizu adlı Çinli akıllı telefon üreticisine yatırım yaptı. Alibaba’nın Çin’de B2C pazarındaki en büyük rakibi stokları kendi ambarlarında tutan JD’ydi. JD’nin bu avantajlı durumuna karşı Alibaba 2013’te, kendi sitelerinden topladığı tüketici verilerinden yararlanarak, lojistik sağlayıcıları, ambarları ve dağıtım merkezlerini birbirine bağlayan Çin Akıllı Lojistik’i (China Smart Logistics) kurdu. 2014’te, denizaşırı lojistik operasyonlarına katılım için Singapore Post’u satın aldı. Mali hizmetler alanında, çevrimiçi ödeme hizmeti Alipay’i temel alarak daha sonra finans teknolojileri bünyesine alınan Yu’e Bao ve mikro kredi işletmeleri gibi yeni finansal yatırım araçları geliştirdi. One97’ye yaptığı yatırımlarla Hindistan’da popüler bir mobil cüzdan olan Paytm’den hisse aldı. Şirket ayrıca işini “çevrimiçi”den “çevrimdışı”na taşımak için Çinli çevrimdışı elektronik perakendecileri Sunning’e ve büyük mağaza operatörü Intime’a yatırım yaptı. 2015’te ise Alibaba Cloud’da 1 milyar dolar yatıracağını duyurarak Amazon Web Services ile rekabete girdi. Alibaba Cloud Mart 2020’de dünyanın en büyük üçüncü, Çin’in ve Asya Pasifik bölgesinin ise en büyük bulut bilişim hizmet sağlayıcıydı. 2020’de de küresel bulut bilişim pazarında önde gelen Batılı sağlayıcılarla rekabet etmek için önümüzdeki üç yıl içinde 28 milyar dolar harcayacağını da duyurdu. Ocak ayında yayımlanan habere göre İstanbul’da bir lojistik merkez ve Ankara yakınlarında bir veri merkezi için bil milyar dolardan fazla yatırım yapmayı planlıyor (https://www.reuters.com/technology/alibaba-plans-1-bln-investment-turkey-newspaper-2023-01-08/).

Üçüncüsü, Alibaba’nın işlerini daha da çeşitlendirmek ve yeni kâr kanalları aramak amacıyla küresel ekonominin farklı alanlarına girmesiydi. Bu doğrultuda, Hong Kong merkezli, İngilizce yayın yapan South China Morning Post’u, Çin video şirketi Youku Tudou’yu, finans gazetesi China Business News’in %30’unu, sosyal medya devi Sina Weibo’nun %18’ini, ABD merkezli sosyal medya şirketi TangoMe’nin %20’sini alarak medya ve eğlence endüstrisine girdi. Guangzhou Evergrande futbol kulübünün yarısını satın aldı. Alibaba, Hong Kong merkezli ilaç veri firması CITIC 21CN’yi Alibaba Sağlık bünyesinde yeniden yapılandırdı. 2015’te, SoftBank ve Foxconn’la bir robotik projesine başladı. 2016’da Çin’in en büyük otomobil üreticisi, devlete ait SAIC Motor şirketi ile sürücüsüz arabalar geliştirmek için bir araya geldi.

Alibaba, uyguladığı bu üç katmanlı strateji sonucunda Çin ekonomisinin büyük bölümünün bel kemiğini oluşturan hizmetler sunarak iç pazara daha derinden ve yaygın şekilde nüfuz etmeye başladı. Artık devasa olan dijital imparatorluğu, e-ticaretin ötesine geçerek Çin’in ve küresel dijital ekonominin lojistik, finans, çevrimdışı perakendecilik ve bulut bilişim gibi neredeyse her yönüne genişledi. Böylece su, elektrik ve gaz gibi geleneksel altyapıların toplumun işleyişini desteklemedeki rolleriyle karşılaştırılabilecek şekilde altyapılaştı. Örneğin Alibaba yerel yönetimlerle işbirliği yaparak çeşitli kamu hizmeti projelerine girişti. 2015 yılında, Pekin, Şangay, Guangzhou ve Shenzhen belediyelerinin tümü, Alibaba’nın platformlarıyla hastane randevuları veya elektrik faturası ödemeleri gibi kamu hizmetlerini birbirine bağlayan akıllı şehir girişimleri geliştirmek için Alibaba ile anlaşmalar yaptı. İyi doymuş ve oldukça rekabetçi kentsel pazara ek olarak, Alibaba’nın yayılmacı girişimleri yeni büyüme çıkışları aramak için kırsal alanlara da yayıldı. 2014 yılında, Çin kırsalında e-ticaretin gelişimini teşvik etmek için ilçe düzeyinde e-ticaret hizmet merkezi kurma planını duyurdu. Son derece hassas askeri bağlantılı uydu ve uzay endüstrisine bile girdi. 2015 yılında şirketin, Çin’e özgü Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) sistemi olan BeiDou Navigation uydusunun ticarileştirilmesini teşvik etmek için China North Industry Group ile bir ortak girişim kurduğunu duyurdu. Tüm bu yeni girişimler sayesinde Alibaba, Çin ekonomisinin bağlı olduğu birçok temel hizmet üzerinde temel altyapı rolünü üstlenerek söz sahibi oldu.

Ayrıca Alibaba, Alipay aracılığıyla milyonlarca insanın parayla etkileşim biçimlerini ve ödeme uygulamalarını temelden değiştirerek Çin’deki tüketici kültürü üzerinde önemli bir etki yarattı. Alipay, Çin’deki insanların günlük yaşamlarının giderek artan bir parçası haline geldi. Alipay, 2019 sonunda Çin’de 900 milyon kullanıcıya ulaştı ve “gezegende en yaygın kullanılan finans teknolojisi ürünü” oldu. ABD’deki mobil ödeme hizmetlerinin aksine Alipay, açık bir platform ve çeşitli üçüncü taraf hizmetleri birbirine bağlayan entegre bir ekosistem olarak tasarlandı. Alipay; para transferi, çevrimiçi alışveriş, fatura ödemesi, paylaşımlı araç kullanımı vb için kullanılabiliyor. QR kodlarıyla çevrimdışı alışveriş de çok yaygın. Hatta sokak müzisyenlerine Alipay ile ödeme yapabiliyorsunuz. Çin’de mobil ödemeler, nüfusun büyük bir kısmının kredi veya banka kartlarını benimsemeden doğrudan nakitten mobile geçmesini sağladı.

Fakat altyapılaşan bir platform olarak Alibaba, küresel internette ABD ile Çin arasında artan jeopolitik gerilimden olumsuz etkileniyor. Aslında tüm devletlerin altyapılarını bir şirkete devrederken tekrar tekrar düşünmesi gerekiyor.

Altyapılaşan Platformların Jeopolitiği

Shen ve He (2022), altyapılaşan platformların jeopolitiğini üç boyutta tartışıyor.

Birinci boyut, veri. Geleneksel altyapılarda stratejik olan ve stratejik olmayan veri ayrımı var. Örneğin anahtar silah programları hakkındaki bilgiler gibi stratejik bilgiler, devletlerin elde etmeye ve korumaya çalıştıkları bilgiler. Kablolar ve teller aracılığıyla taşınan bu stratejik bilgiler, jeopolitik rekabeti etkilemek için kullanılabilir. Altyapılaşan platformların temel bir özelliği ise büyük ölçekli veri tabanlarına aktif veya pasif olarak muazzam miktarlarda katkıda bulunan kullanıcılarının olması. Bunlar günlük ve görünüşte stratejik olmayan veriler. Fakat konumlardan günlük davranışlara kadar en sıradan veri türleri bile bir araya getirildiğinde, işlendiğinde ve yapay öğrenme yöntemleriyle analiz edildiğinde stratejik hale gelebilir. Örneğin, kondisyon izleme uygulaması Strava’yı kullanan askerler farkında olmadan ABD ordusunun gizli üslerinin yerini belli ediyorlar (https://www.theguardian.com/world/2018/jan/28/fitness-tracking-app-gives-away-location-of-secret-us-army-bases). Ayrıca yabancı vatandaşların gündelik yaşamı ile ilgili veriler, nasıl düşündüklerini ve hareket ettiklerini etkilemek için kullanılabilir; böylece devlet etkisinin stratejik bir aracı haline gelir. Dolayısıyla Alibaba, Dallas’taki MoneyGram adlı para transfer şirketini satın almak istediğinde ABD Yabancı Yatırımlar Kurulu, ulusal güvenlik gerekçesiyle bu alımı engelledi.

İkinci boyut, görünürlük-görünmezlik geriliminin jeopolitiği ile ilgili. Geleneksel altyapıların jeopolitiğine ilişkin literatür, daha görünür altyapıların daha büyük jeopolitik gerilimlere ve potansiyel olumsuz etkilere karşı daha güçlü bir halk muhalefetine yol açabileceğini gösteriyor. Özellikle ulusötesi ortaklıklar tarafından desteklenen projelerde ev sahibi ülke hükümetleri projeleri desteklese bile görünür bir altyapı, siyasi seçkinler, muhalefet partileri ve halk arasında yabancı etkinin stratejik sonuçları hakkındaki endişeleri artırabilir. Buna karşın, yerel enerji boru hatları gibi daha az görünür olan uzak yerlerde inşa edilen altyapıların jeopolitik endişelere ve halkın muhalefetine maruz kalma olasılığı daha düşük oluyor.

Dijital altyapılar ise çoğu zaman halkın gözünde görünmezler. Bilgi sistemleri mevcut teknik sistemlere ve sosyal/kültürel uygulamalara derinden gömülü haldeler. Bu görünmezlik, Vincent Mosco’nun To the Cloud: Big Data in a Turbulent World adlı kitabında anlattığı gibi dijital platformları görünmez ve sınırsız olarak tasvir eden popüler hayal gücü ve kamusal söylemlerle daha da güçlendiriliyor. Öte yandan bilim adamları, aktivistler ve hükümetler son on yılda bu tür görünmez platformları görünür kılmak için önemli çabalar sarf ediyorlar; bulut hizmetlerinin maddiliğine dikkat çekiyorlar. Son zamanlarda bu görünmez platformların bölgesel olarak sınırlandırıldığını, devlet gücüne ve jeopolitik baskılara tabi olduğunu görüyoruz. Örneğin Alibaba’nın 60 veri merkezinin dağılımı 2020’de şöyleydi: Çin’in diplomatik ilişkilerinin daha iyi olduğu Doğu ve Güneydoğu Asya’da 49, Kuzey Amerika’da dört, Avrupa’da dört, Okyanusya’da iki, Orta Doğu’da bir. Amazon’un 76 veri merkezinin dağılımı ise coğrafi olarak daha eşit: Kuzey Amerika’da 25, Avrupa’da 18 ve Doğu ve Güneydoğu Asya’da 21 (https://www.atlanticcouncil.org/wp-content/uploads/2020/09/CLOUD-MYTHS-REPORT.pdf).

Eşitsiz coğrafi dağılımın yanında giderek artan ABD-Çin gerginliği Alibaba’nın veri merkezini daha görünür yapıyor. ABD Savunma Bakanlığının 2020’de duyurduğu, Temiz Bulut programını da içeren Temiz Ağ inisiyatifi, Alibaba’nın bulut hizmetlerini güvensiz olarak nitelendirdi. Trump yönetimi, henüz Alibaba’nın veri merkezleri tarafından kapsanmayanlar da dahil olmak üzere otuzdan fazla ülke ve bölgenin oluşturulan inisiyatife katılmayı taahhüt ettiğini iddia etti. Ayrıca ABD’li yetkililerin artan baskıları nedeniyle TikTok’un sahibi ByteDance daha önce Alibaba’dan aldığı bulut bilişim hizmetlerini Amazon’a taşıdı.

Altyapılaşmış platformların jeopolitiğinin üçüncü temel boyutu, modülerlikle ilgili. İşletme ve organizasyon çalışmalarından alınan modülerlik terimi; düşük çeşitlilikte çekirdek bileşenleri, yüksek çeşitlilikte tamamlayıcı bileşenleri ve modüler arayüzleri ifade ediyor. Platformların modüler olması bir sistemin, farklı organizasyonlar tarafından üretilen farklı bileşenler arasında bağlantı ve koordinasyonu mümkün kılarak işlem maliyetlerini azaltmasını sağlıyor.

Geleneksel altyapılarda hizmetler, birlikte çalışabilirliği esas alan ve müzakere edilebilen standartlar çerçevesinde sağlanıyor. Altyapılaşan platformlar ise merkezi olarak tasarlanan ve kontrol edilen ama üçüncü taraf geliştiricilerin yenilikçi çalışmalarından yararlanan altyapılar. Daha küçük, bağımsız firmalar ve kullanıcıların platformun ana bileşenini kontrol eden şirketin artan hakimiyetiyle karşı karşıya kalmalarıyla jeopolitik gerilimler ortaya çıkabiliyor. Örneğin, Alibaba’nın KOBİ’lerin dünya çapında e-ticarete katılımını teşvik etmek için kurulmasına öncülük ettiği elektronik Dünya Ticaret Platformu (eWTP), Malezya, Tayland, Rwanda, Etiyopya ve Belçika’dan ortaklarla 2020’de kuruldu. Fakat bir süre sonra Alibaba’nın topladığı veri ve Alibaba’nın strateji ve standartları belirlemedeki asimetrik gücü Malezyalı politikacılarla Alibaba arasında sorunlara neden oldu.

***

Kısacası Alibaba’nın, özellikle ABD’nin güçlü olduğu bölgelerde bir altyapı hizmeti vermesinin önünde jeopolitik engeller var. Çin’in kendi dijital şirketlerine müdahalesini de platformların altyapılaşması bağlamında değerlendirebiliriz. Çin yönetimi, Alibaba’nın Çin ekonomisi üzerinde artan gücü ve etkisi nedeniyle ulusaşırı sermayenin şirket üzerindeki etkisini sınırlamak istiyor. Çin yönetiminin son yıllardaki adımları yerli internet sermayesini disipline etme konusundaki isteğini ve kararlılığını gösteriyor. Buna karşın ulusaşırı sermaye de çıkarları gereği Alibaba’ya desteğe devam ediyor. Shen (2022) Alibaba’nın devletin ve ulusötesi sermayenin Çin’in dijital ekonomisine hakim olmak için mücadele ettiği bir savaş alanını da temsil ettiğini belirtiyor.

Kaynaklar

Erisman, P. (2020). Alibaba’nın Dünyası, çev. Nilgül Özböreki. Martı.

Shen, H. (2022). Alibaba: Infrastructuring Global China. Routledge.

Shen, H., & He, Y. (2022). The geopolitics of infrastructuralized platforms: The case of Alibaba. Information, Communication & Society, 25(16), 2363-2380.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir