Adettendir, ölen birinin arkasından kötü konuşulmaz. Fakat yalan söylemek de olmaz: En baştan söyleyelim, biz kendisini pek iyi bilmezdik. Asaf Güven Aksel, Sol’daki yazısında “Jobs: Ne Melek Ne Şeytan, Sadece Meta Üreticisi” diye başlık atmış [1] . Yanılıyor, Jobs şeytanın ta kendisi! Şeytanın şeytanlığı, ademoğluna yedirdiği elmada saklıdır.
Jobs ve şirketinin ürünleri günümüzün ikonlarındandır:
Grekçe eikon kökünden gelen ikon kelimesi, “kendisine karşı eleştirisiz bir saygı ve bağlılık duyulan nesne” anlamına gelmektedir. Hristiyanlığın geçmişte dinsel kişileri kutsallaştırarak ürettiği ikonların gördükleri işlev, günümüzün kapitalist sisteminde laik ve pragmatik hale gelen popüler ikonlarca görülmekte ve bunlar egemen ideolojinin önemli araçlarından birini teşkil etmektedir.
Çağımız, ikonlar çağıdır. Kapitalist sistem, ikonlar üzerinden kendini yeniden üretmektedir. İkonlaştırma, var olanı yeniden anlamlandıran ya da tamamen anlamını yok eden bir düzenek olarak çalışmaktadır. Adaklı’nın (2001, s245) 1980 sonrasının popüler ikonlarından Sabancı için yazdıkları Jobs için de geçerlidir:
Bu dönemde Sabancı’nın sermayedar olarak varoluşu özellikle medya dolayımıyla gözlerden uzak hale gelirken, kişisel özelliklerinin genel magazinleştirme eğilimiyle bağlantılı biçimde öne çıkması, popüler ikon olarak üretiminin temel girdisidir. Burada kuşkusuz, onu bir ikon olarak algılayan geniş toplumsal kesimler nezdinde bir çeşit unutma mekanizmasının da devreye girdiği söylenebilir. Çalışan sınıflar, kendi sınıfsal çıkarlarına karşı örgütlü kapitalizmin en önemli temsilcilerinden birisini eğer kendine yakın hissedebiliyorsa, burada nesnel sınıf çıkarlarının, artı-değer sömürüsünün, vb. unutulduğu ve bir yanlış bilincin üretildiği de rahatlıkla söylenebilir. İkonlar ideolojik hegemonyaya böyle bağlanır: Tahakküm ilişkileri gizlenir, meşrulaştırılır; sınıf bilincinin ortaya çıkmasını sağlayacak kanallar tıkanır ve bu yolla egemen güçlere ciddi anlamda denetim olanağı sağlanır.
Bu çerçevede, Jobs’ın ölümünün basında ve sosyal medyada nasıl yer aldığına bakmakta fayda var.
Jobs’ın ölümü dünyada büyük yankı uyandırdı. Jobs’ın dehasına övgüler düzüldü ve ölümü bilişim dünyası için büyük bir kayıp olarak değerlendirildi. Bir mesaj patlaması yaşayan Twitter’da Jobs için yazılan mesajlardan birkaçı şöyleydi [2]:
Salman Rushdie: İlk Apple Mac’ime kavuştuğum günden beri Steve Jobs’ın kurduğu dünyaya aşığım. Gerçekliğin en mükemmel mimarlarından biriydi. Huzur içinde yat.
Arnold Schwarzenegger: Steve hayatının her gününde California rüyasını yaşadı. Dünyayı değiştirdi ve hepimize ilham verdi.
Jack Nicholson: Sevgili Steve. Tanrı kesinlikle Windows kadar iyi bir insan. Ona yardım edebilir misiniz? Böylece hayat daha güzel ve kolay hale gelir.
cuneytozdemir: Rahmetli sıradan bir telefon değil, yaşam biçimi icat etmişti.
ABD Başkanı Obama ise yaptığı açıklamada şöyle dedi [3]:
Jobs farklı düşünecek kadar cesur, dünyayı değiştireceğine inanacak kadar gözüpek ve bunu başaracak kadar yetenekliydi.
Türkiye’de Jobs için bir anma bile düzenlendi, bir eğitim kurumunun nesnel gerçekliği böylesine tepe taklak ediyor olması kayda değerdi [4]:
Adı Steve Jobs’du. Milyonlarca insandan biriydi. Özelleşti. Milyonlarca insana teknolojinin gizemini sundu. Ölümsüzleşti. Efsaneleşti. Biz Özel Ahmet Şimşek eğitim Kurumları olarak bu özel insanın anısını da ölümsüzleştirmek istedik.
Çünkü biz önder Atatürk’ümüzün belirttiği gibi “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Sloganını yaşatan bilim elçileri insanlık mimarları olma yolunda ilerliyoruz. Bu evrensel ilkeyi eğitim politikasının gereği sayan Özel Ahmet Şimşek Eğitim Kurumları din, dil, ırk, ulus ayrımı yapmanda insanlık adına yaşamlarını adayan tüm bilim adamlarını, tüm sanatçıları, tüm düşünürleri kısaca tüm aydınları anmaya ve onların yolunda ilerleyerek gençlerimizin arasından da Steve Jobs’lar çıkarmaya özen göstereceğiz.
Jobs’ın ölümünden sonra en anlamlı adım ise Sony’den geldi. Sony, Jobs’in hayatını filme almak için hazırlıklara başladı. Çünkü Jobs, gerçekten de film gibi yaşadı. Hayatını okuyup da etkilenmemek elde değil. Obama’nın belirttiği gibi Jobs’un hayatı Amerikan Rüyası’nın kendisiydi [5]. Jobs’un sıradışı yaşam öyküsüne kısaca göz atalım:
Jobs, 1955 yılında San Francisco’da o zamanlar öğrenci olan Amerikalı Joanne Carole Schieble ve Suriye asıllı Abdulfattah John Jandali’nin oğlu olarak dünyaya gelir. Çift, Schieble’in babasının evliliğe itiraz etmesi nedeniyle Steve’i, Paul-Clara Jobs çiftine evlatlık olarak verir.
Jobs, lise yıllarında okuldan arta kalan vakitlerinde Hewlett-Packard ‘ın Palo Alto’daki (California) merkezindeki derslere katılır ve aynı yerde yaz stajına kabul edilir. Burada, daha sonra beraber Apple şirketini kuracağı Steve Wozniak ile çalışır.
Liseden sonra, fizik ve edebiyat çalışmak üzere Portland’daki Reed Koleji’ne gider. İşçi sınıfından gelen anne ve babasının tüm yaşamları boyunca elde ettiği birikimi, kolej harcı için harcamak Jobs’a anlamsız gelir. Okuldan ayrılır. Ancak yine de ilgisini çeken derslere kaçak olarak devam eder. Bu dönemde, arkadaşlarının yurt odalarında yerde yatar, depozito almak için kola şişelerini toplar ve haftada bir bölgedeki Hare Krishna tapınağında bedava yemek yiyerek geçimini sağlar.
1974’te California’ya geri döner ve Ev Yapımı Bilgisayar Kulübü’nün toplantılarına katılır. Jobs, ruhani aydınlanma için Hindistan’a gitmek istemektedir. Bu amaçla, Atari adlı, video oyunları üzerine faaliyet gösteren firmada teknisyen olarak çalışmaya başlar.
Jobs, Hindistan yolculuğundan sonra yine Atari’de çalışmaya başlar ve bir oyun için devre kartı yapmakla görevlendirilir. Bu konuda çok iyi değildir. Wozniak’a iş için 700 dolar alacağını ve bu parayı da yarı yarıya paylaşacaklarını söyler ve iş sonunda da Wozniak’a 350 dolarlık bir ödeme yapar. Ama gerçekte Atari, kartın üzerinde eksiltilecek her bir yonga için 100 dolar vermektedir ve Wozniak son derece yaratıcı bir çalışmayla karttaki devre sayısını %50 oranında azaltmıştır. Jobs’ın aldığı toplam para 700 dolar değil, 5000 dolardır.
Daha sonra Jobs’ın tasarım ve pazarlama ve Wozniak’ın teknik yeteneği bir araya gelir; 1976’da Apple doğar. Apple I adını verdikleri ilk bilgisayarlarını siparişle satarlar. 1984’de Macintosh ticari başarı kazanan, grafiksel kullanıcı arayüzüne sahip ilk küçük bilgisayar olur.
Fakat satışların istenildiği gibi gitmemesi, şirket içinde sorunlara yol açar. Apple’in CEO’su John Sculley ve Jobs arasında bir güç mücadelesi başlar. Jobs yönetim kurulunun kararıyla kendi kurduğu şirketten kovulur.
Jobs, 2005 yılında Stanford Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada bunu başına gelebilecek en güzel şey olarak nitelendirecektir. Başarılı olmanın ağırlığından sıyrılıp, yeni başlangıçlara yelken açacak olmanın hafifliği içindedir. 1985’te 7 milyon dolarla NeXT’i kurarak yeni bir başlangıç yapar. 1986’da da daha sonra Pixar adını alacak olan The Graphics Group’u satın alır. Bu yıllarda, Jobs’ın yıldızı yeniden parlarken, Apple zarar etmektedir. 1996’da Apple, NeXT’i 429 milyon dolara satın alır ve böylece Jobs kovulduğu şirkete geri döner. Şirket, Jobs’un hamleleriyle yıllar sonra ilk kez kar etmeye başlar .
2000 yılına kadar şirketi perde arkasından yönetirken, bu tarihte şirketin resmi CEO’su olur.
Ve 2000li yıllarda, iPod’u, iTunes Müzik Mağazaları’nı, iPhone’u ve iPad’i piyasaya sürer… Jobs, hastalığının son günlerine kadar Apple’daki CEO’luk koltuğunu bırakmaz, çalışmaya devam eder.
İtiraf etmek gerekirse nefes kesen bir yaşam öyküsü. Evlat verilen bir bebek, işçi sınıfı mensubu anne-baba, yoksulluk içinde geçen gençlik yılları, Hindistan’a uzanan manevi arayış, kendi kurduğu şirketten kovulma, her şeye sıfırdan başlama, kovulduğu şirketin tekrar başına geçme… Sony’nin bu Amerikan rüyasının filmleştirmesi çok zor olmayacak.
Medyanın yarattığı Steve Jobs ikonuna karşı farklı tepkiler oldu.
Bilim insanlarına değer verenler ve özellikle de bilgisayar bilimiyle ilgili olanlar bu ikonlaştırmadan son derece rahatsız oldular. Zülfü Livaneli köşesinde Jobs ile Ralph Steinman’ı karşılaştırdı [6]:
Bütün bunlarda şaşılacak bir durum yok. Ama benim şaştığım şey şu oldu. Steve Jobs’tan kısa bir süre önce, Kanada’da bir doktor öldü. İnsan hücresinin savunma mekanizmaları üzerine esaslı buluşları vardı. Allah hepinizi korusun; kanser olursak, bizi koruyacak mekanizmalardı bunlar. Bağışıklık sisteminin nasıl tetiklendiğini açıklayan buluşlar, bu alandaki düşünceleri kökten değiştirmişti
Bilgisayar bilimi ile alakalı olanlar ise, bilimle ilgisi olmayan birinin bilim insanı olarak sunulmasına öfkelendiler. Hele bir de buna yine aynı dönemde ölen, C dilinin yaratıcısı ve Unix işletim sisteminin yaratıcılarından biri olan Dennis Ritchie’nin ölümünün suskunlukla karşılanması eklenince tepkiler daha da arttı. Bu tepkisellik vikipedi’ye de yansıdı. Vikipedi’de Dennis Ritchie maddesine şöyle yazıldı [7]:
Yakın zamanlarda hayatlarını kaybeden Steve Jobs kadar şöhretli olamasa da “Dijital Çağ”a Jobs’dan daha fazla yön veren kişi. 1983’te Turing Ödülü’nü, 1999’de Ulusal Teknoloji Madalyası ödülünü aldı. 9 Ekim 2011’de hayatını kaybetmiştir.
Dennis Ritchie’yi Jobs ile karşılaştırıyor olmak bile rahatsız ediciydi.
Jobs ikonuna bir diğer önemli tepkiler ise sol yanımızdan, kalbimizin olduğu yerden geliyordu. Tepkiler, Çin’in Chengdu şehrinde bulunan ve iPad üretimi yapan Foxconn fabrikasındaki intiharlar üzerinden gerçekleşti [8]:
Foxconn’da yakın zamanda-2010 yılının ilk aylarında-dayanılmaz hale gelen baskılar nedeniyle bir dizi işçi intiharı meydana geldi. Yaşanan bu “aşırı” durum uluslararası basın kurumlarında da bir etki yarattı ve Foxconn’un en önemli müşterileri, Apple ve HP, çalışma koşullarının düzeltilmesi için önlem alacaklarını duyurdular. Ancak intiharlardan bir yıl sonra bile, çalışma koşullarında hiçbir değişiklik olmadığı gibi, Çinli şirket, fabrikanın üretim bölümünü de Chengdu’nun endüstri merkezlerinden çok uzaklara taşımıştı.
Hele bir de iPad almak için böbreğini satan 17 yaşındaki Çinli genç vardı ki…
Aksel’in bu kesime yanıtı ise şöyle oldu:
Jobs, kapitalizmin pazarına mal sunuyordu. Amacı şirketinin kâr etmesiydi, ürünlerin yaygın kullanıma ulaşmasıydı. İhtiyacın tartışılır olduğu noktalarda, ürettiklerini zorunlu ihtiyaç gibi algılatma genel kuralına uyuyordu. Ne melekti ne şeytan. Bir meta üreticisiydi.
Aksel de Jobs’un kapitalist şeytanlığın bir parçası olduğunu kabul ediyordu etmesine de :
Steve Jobs, elbette firmasıyla birlikte, kapitalist şeytanlığın bir parçasıydı. Valla ben de bunu çocuk yaştan beri bildiğim halde, Apple ürünlerini önerirken, buna destek verdiğimi, bu gerçeği unuttuğumu hiç düşünmedim. Çünkü, birbirinden farkı olmayan şeytanlar içinde, eğer bir ihtiyaç olduğu düşünülen ve karşılanmak istenen bir suç ortaklığı nesnesi gündeme gelmişse, bunu en az zararla atlatmanın yolunu arıyordum. Jobs ve Apple tasarımları, genel şeytani kurallara, kapitalizmin genel geçer tüketim mantığına ters bir nitelik taşıyor, bu onu daha şeytani ve daha geçerli bir mantığın pazara girişi mertebesine vardırsa da, buna aldırmıyordunuz…
Bir yandan da Apple’ına toz kondurmuyordu: “Diğer bilgisayarların yol arkadaşı sistem çökmeleri, virüsler, trojanlar, dolayısıyla ek masraf ve uğraşlar, Macintosh sistemi için geçerli değildi.” Apple kullanmanın kendisini Microsoft Tekeli’ne karşı ayrıcalıklı bir konuma getirdiğini söylüyordu.
Ve yazısını şöyle sonlandırıyordu:
Jobs, piyasaya bir mal sunmuş, bunu nitelik açısından diğerlerinden farklı kılacak bir tasarım uygulamış, pazarlama stratejisi kurmuştur. Her kapitalist gibi. Eğer bu ürün, insanların uğrunda ölümü göze alacakları bir çılgınlık yaratmışsa, buna Jobs’un eseri gibi bakmak, meseleyi fazla hafife almak demektir. Bunu, Apple’ın da bir parçası olduğu hâkim sistemin insanlara empoze ettiklerine, hayalleri fetiş nesnelere indirgemesine ve ihtiyacı tüketme hırsıyla değiş tokuşuna fatura etmeyi karartmamalıdır, Jobs’a hayranlığa tepki…
Kısacası Aksel, Jobs’un sadece sınıfsal konumunun gereğini yaptığını düşünüyordu. Eğer Jobs sıradan bir meta üreticisi olsaydı, Aksel sözlerinde haklı olabilirdi. Bu konuyu tartışmaya bile gerek kalmazdı. Ancak burada sorun, Jobs’un tüm dünyada bilişim teknolojilerinin gelişimine yön veren etkili insanlardan biri olması ve bu ayrıcalığını insanlar için Bill Gates’in Microsoft’undan daha lüks, gösterişli ve demir parmaklıkları çoğu zaman görünmez olan hapishaneler geliştirmek için kullanıyor olmasıdır [9].
Şeytanın, şeytanlığı kötülük yapmasında değil, ademoğlunu kandırıp, onu bilginin eşit ve özgürce paylaşılabildiği bir cennetten kovdurmasındadır. iPhone sıradan bir cep telefonu değildir. iPhone, telefon yerine de kullanılabilen bir bilgisayardır. Bugün cep telefonlarındaki niteliksel ve nicel değişim hızını dikkate alırsak, geçmişteki PC devrimine benzer bir sürecin içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Jobs’ın Apple’ı, bilişim teknolojilerini (dolayısıyla toplumu) hem fikri mülkiyet hakları hem de mahremiyet konusunda kabul edilemez ve son derece tehlikeli bir noktaya sürüklemektedir.
iPhone üzerine yapılan haberler, iPhone’un görsel tasarımı üzerine yoğunlaşmaktadır. Ama telefonunuzdaki pili bile değiştirmeye hakkınızın olmadığı tartışılmaz. Apple’ın reklam stratejisi de bunun üzerine kuruludur. Görsel tasarımı tüketiciyi cezbeder. iPhone’lu olmanın sizi alternatif bir topluluğun üyesi yaptığına dair bir illüzyon yaratılır. Hatta, kimileri kendilerini GNU/Linux kullanıcılarıyla özdeşleştirip, bilgiye eşit ve özgür erişim hakkından bihaber, şöyle diyebilir: “Biz de Microsoft’a karşıyız.”
Özgür Yazılım, herhangi bir şirkete (Microsoft, Oracle ya da Apple) karşı özel bir düşmanlığa sahip değildir. Bilişim teknolojisi kullanıcılarının, özgür üretim ve eşit tüketim hakkını ihlal eden her kişi ya da kuruluş Özgür Yazılımın karşısındadır. Bu bağlamda, Özgür Yazılım Vakfı’nın iPhone’a karşı yürüttüğü kampanya incelenirse Apple’ın iPhone’unun, Microsoft’un Windows’undan çok daha “şeytani” olduğu görülecektir. Özgür Yazılım Vakfı’nın “iPhone’dan Kaçınmak İçin 5 Neden” başlıklı broşüründe aşağıdaki konulara değinilmektedir.
1- iPhone, Özgür Yazılım kullanımını engellemektedir. Özgür yazılım, özgürlüğünüze, öğrenme ve öğrendiklerinizi başkalarıyla paylaşma özgürlüğünüze saygı duyan yazılımdır. iPhone’da, yazılım oluşturmak için programcıların Apple’a ayrıca ödeme yapması gerekir. İnsanların telefonunda hangi yazılımın yer alıp almayacağı konusunda tek otorite Apple’dir.
Bu durumda, iPhone kullanıcılarının, Windows kullanıcılarından daha geri bir durumda olduğu açıktır. Bugün bir çok Özgür Yazılım (Firefox, Thunderbird, mysql, Apache, vlc vs.), tamamen yazılım geliştiricilerin isteğine bağlı olarak, Microsoft’un iznine gerek kalmaksızın (en azından şimdilik), Windows’ta çalışabilmektedir.
2- Apple, iPhone’da sayısal sınırlamalar yönetimini (Digital Restrictions Management – DRM) onaylamakta ve desteklemektedir. Sayısal sınırlamalar yönetimi, şirketlerce, sayısal haklar yönetimi (Digital Rights Management) olarak ifade edilmektedir. Fakat DRM’in yaptığı, hakları korumak değil, bilgisayarınızı nasıl kullanacağınıza sizin adınıza karar vermektir. iPhone’da, bilgiye (ses, video, kitap vs) erişim yolları, Apple’ın belirlediği sınırlar çerçevesinde gerçekleşir.
3- iPhone, bulunduğunuz yeri başkalarına sızdırır. iPhone, özgür yazılım değildir ve bu nedenle içerdiği yazılımın ne yaptığını tam olarak bilemeyiz. iPhone’un içinde yer alan GPS çipi, sadece Apple tarafından kontrol edilebilmektedir. Bir diğer deyişle, GPS çipinin sizin konumunuz hakkında nerelere ve ne bilgi ilettiğini bilemezsiniz ve denetleyemezsiniz.
4- iPhone da iTunes gibi patent sorunu olmayan, DRM bağımsız formatları çalmayacaktır. iPhone, MP3 yerine kullanılan Ogg ve MPEG yerine kullanılan Theora formatlarını çalmayacaktır. Kullanıcıları patent girdabından kurtarmaya çalışan bu formatlara izin verilmemektedir.
5- iPhone tek seçeneğiniz değildir. Ufukta, özgürlüğünüze saygı duyan, sizi gözetlemeyen, özgür formatları kabul eden ve en önemlisi de özgür yazılım kullanımınıza olanak sağlayan alternatifler vardır.ü
***
Yalçın Küçük’ün de vurguladığı gibi, “İdeoloji, eninde sonunda incarne (*) dir; insanlarda vücut bulmamış bir ideolojik mücadeleyi düşünmek imkansızdır. Bu nedenle, ideolojik savaş bir icone yapma ve icone kırma, iconoclaste işidir.”
Jobs’ın Foxconn işçilerine karşı tavrı ve medyanın gerçek bilim insanlarını umursamayıp Jobs’tan bir ikon yaratması rahatsızlık vericidir. Fakat Jobs ikonunun asıl teşhir edilmesi gereken yönü, insanların bilgiye eşit ve özgür erişim, iletişim ve mahremiyet hakkına saygı duymayan ürünleri (elmaları) olmalıdır. Bu da, önümüzdeki süreçte anlık/tepkisel değil, uzun soluklu bir ideolojik mücadeleyi gerektirir [10]. Steve Jobs hakkında şimdilik söyleyeceklerimiz ise Stallman ile aynıdır:
Bugün insanları hapisane gibi (yazılım kısıtlamalı) bilgisayarları havalı göstermenin öncüsü Steve Jobs öldü. Chicago belediye başkanı Harold Washington’un yolsuzluklarıyla ünlü selefi Daley için söylediği gibi ‘Onun ölmesinden memnun değilim ancak gitmesinden memnunum.’ İster Jobs olsun, ister Mr. Bill ve hatta onlardan daha kötü şeyler yapmış kişiler bile ölümü hak etmez. Ancak hepimiz Jobs’ın halkın bilişimi üzerindeki kötü etkisinden kurtulmayı hak ediyorduk.
Maalesef onun yokluğuna rağmen bu kötü etki devam ediyor. Mirasını sürdürmeye çalışacak haleflerinin daha etkisiz olmasını umut etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
(*) incarne : Temsil
Kaynakça
Adaklı, G. (2001) “Popüler İkon Olarak Sermayedar”, Praksis Sayı 4, s. 242-265
Notlar:
[1] Jobs: Ne Melek Ne Şeytan, Sadece Meta Üreticisi , http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/jobs-ne-melek-ne-seytan-sadece-meta-ureticisi-47130, son erişim 18/10/2011
[2] Twitter’da Steve Jobs matemi, http://www.ntvmsnbc.com/id/25285940, son erişim 18/10/2011
[3] Cesur, gözüpek ve yaratıcı: Steve Jobs, http://www.ntvmsnbc.com/id/25285844/, son erişim 18/10/2011
[4] http://www.ahmetsimsekkoleji.com/?p=6&id=25, son erişim 18/10/2011
[5] Obama Highlights American Dream with Steve Jobs, http://www.macobserver.com/tmo/article/obama_highlights_american_dream_with_steve_jobs/, son erişim 18/10/2011
[6] Steve Jobs ve bir doktor, http://haber.gazetevatan.com/Haber/404618/1/Gundem, son erişim 18/10/2011
[7] http://tr.wikipedia.org/wiki/Dennis_Ritchie, son erişim 18/10/2011
[8] Çin’deki Apple:Yenilikçi çalışma koşulları!, http://www.evrensel.net/news.php?id=15285, son erişim 18/10/2011
[9] 5 reasons to avoid iPhone 3G, http://www.fsf.org/blogs/community/5-reasons-to-avoid-iphone-3g, son erişim 18/10/2011
[10] Take action against the iPhone!, http://www.fsf.org/campaigns/iphone, son erişim 18/10/2011
İlk Yorumu Siz Yapın