2000’li yılların başında her şeyin başına e harfi getirmek modaydı. E harfiyle nesnelerin, hizmetlerin, toplumsal ilişkilerin ve süreçlerin dijitalleşmesine işaret ediliyordu. E harfi sihirliydi. Dijitalleşmenin dokunduğu yerleri değiştirip dönüştüreceği ve bunun da yararlı sonuçları olacağı beklentisi yaygındı.
Beklentilerin en fazla olduğu yerlerin başında ise e-devlet hizmetleri vardı. Vatandaşlara devlet tarafından verilen hizmetlerin elektronik ortamda sunulması olarak tanımlayabileceğimiz e-devletle, yurttaşlar devlet kurumları tarafından sunulan hizmetlere internet üzerinden erişebilecek ve farklı devlet kurumları elektronik olarak birbirine bağlanabilecekti.
Öyle de oldu. Özellikle verimliliği artırma hedefiyle kamu ve özel hizmetler dijitalleştirildi. Belirli ihtiyaçları çözecek yazılım ve platformlar geliştirildi. Dijital teknolojiler hayatımıza daha çok girdi. Bir zamanlar yollar, elektrik, su, kanalizasyon vb fiziksel altyapıların ekonomik ve toplumsal gelişmede üstlendiği rolü 21. yüzyılda dijital teknolojiler üstlenmeye başladı.
Pandemide olduğu gibi aşı dağıtımını koordine eden, sosyal yardımları dağıtan, kimlik kayıtlarını yöneten, ödeme yapan, tıbbi verileri paylaşan vb dijital sistemler 21. yüzyılda kritik bir altyapı haline geldiler. Yapay zekâ alanında yaşanan gelişmeler dijital teknolojilerin altyapısallaşma sürecini hızlandırıyor, genişletiyor ve derinleştiriyor. Fakat bu süreçte, dijital yapıların ve yeteneklerin hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından düzenlenmesi önemli olmakla beraber bunların hükümetler, ulusötesi kuruluşlar ve özel sektör tarafından yaratıldığını ve finanse edildiğini, dönüşümün tarafsız değil belirli bir yönde olduğunu atlamamak gerekiyor.
Dijital altyapıların öneminin artması sonucunda, teknolojinin kamu çıkarları doğrultusunda kullanımı ve/veya büyük teknoloji şirketlerinin gücünün sınırlanması hedefiyle siber egemenlik, dijital egemenlik, teknolojik egemenlik gibi çeşitli politik yaklaşımlar gündeme geliyor. Bunlardan biri de Dijital Kamu Altyapısı (DKA) yaklaşımı.
DKA resmi olarak 2023 yılında küresel politika sözlüğüne girmiş. DKA’nın genel kabul gören bir tanımı olmamasına karşın DKA, toplumsal ölçekte kamu yararı sağlayan, yeniden kullanılabilir dijital bileşenler için kullanılıyor. Örneğin, dijital kimlik, ödemeler ve veri alışverişi sistemleri birer DKA olarak değerlendiriliyor (Eaves, Mazzucato ve Vasconcellos, 2024).
Dijitalin anlamı konusunda herhangi bir belirsizlik yok. Ama altyapı ve kamunun tanımları o kadar belirli değil.
Altyapı Nedir?
Altyapı (infrastructure) kelimesi, Latince’den türemiş ve ‘yapının altında kalan’ anlamına geliyor. Fransız mühendisler bu terimi 19. yüzyılda demir yolları, su depoları gibi ‘üst yapıları’ destekleyen veya tam anlamıyla bunların altında kalan kazılar, toprak işleri, tüneller ve köprüler gibi fiziksel yapıları tanımlamak için kullandılar. Soğuk Savaş döneminde ise altyapı terimi sık sık askeri bağlamda kullanılmaya başlandı. Örneğin, ABD Başkanı Eisenhower altyapı terimini NATO’nun ortak yeteneklerini ‘destekleyecek’ (üstyapısını oluşturacak) askeri tesisler (altyapı) inşa etme faaliyetlerini haklı göstermek için kullanıyordu. Böylece altyapı, ‘yapının altı’ şeklindeki anlamının ötesine geçmeye başladı. Daha muğlak ama temel bir kolektif kullanım fikrini içerecek şekilde genişledi.
Günümüzde ise altyapı tanımlarının sosyal, kurumsal, dijital ve diğer kategorileri kapsayacak şekilde genişlediğini görüyoruz. Oxford ve Cambridge sözlükleri altyapı için sırasıyla aşağıdaki tanımları yapıyorlar:
- bir toplumun veya işletmenin faaliyet göstermesi için gereken temel fiziksel ve örgütsel yapılar ve tesisler (örneğin binalar, yollar, güç kaynakları).
- bir ülke veya kuruluşun etkin bir şekilde çalışabilmek için kullandığı ulaşım ve güç kaynakları gibi temel sistemler ve hizmetler.
Eaves vd.’nin (2024) çalışması ise Frischmann’ın (2012) altyapı tanımına dayanıyor: Birçok amaca giden ortak araçlar. Böylece altyapı sadece fiziksel olan şeylerle sınırlanmıyor; sosyal, kurumsal ve dijital olgular da altyapı tanımına dahil ediliyor. Bunun yanında Frischmann (2012) altyapıyı analiz ederken üzerinde durulması gereken iki önemli ögeye vurgu yapıyor: ortak kullanım (ortak araçlar) ve sayısız kullanım olasılığı (birçok amaca yönelik). Bu bağlamda, Frischmann’a (2012) göre altyapılar aşağıdaki üç kriteri sağlamalı:
- Kaynak sınırsız ve tüm talebi karşılayabilecek olmasa da paylaşılabilir olmalıdır. Örneğin dijital alandaki kaynaklar, sınırlı depolama kapasitesine veya işlem gücüne dayanabilir. Ama altyapı olabilmesi için paylaşılabilir olmalıdır.
- Kaynağa yönelik sosyal talep, öncelikle kaynağa bir girdi olarak ihtiyaç duyan üretken faaliyetler tarafından yönlendirilir.
- Kaynak, özel mallar, kamu malları ve sosyal malları içerebilen geniş bir mal ve hizmet yelpazesinde girdi olarak kullanılabilir. Bir diğer deyişle altyapılar çok farklı amaçlar için kullanılabilir.
Dijital altyapı denilince ilk akla gelen genellikle fiziksel telekomünikasyon altyapısı oluyor: Kablolar, veri merkezleri, iletim ağları vs. Tüm bunların ötesinde İnternet de yazılımın (talimatlar, protokoller) donanımla (bilgisayarlar, kablolar) birleşmesiyle ortaya çıkan bir dijital altyapı. Fakat Eaves vd (2024) donanım ve internet protokolleri katmanlarının üzerinde yer alan yeni bir dijital altyapı katmanına odaklanıyorlar. Bu yeni dijital altyapı, dijital kimlikler, ödemeler ve veri alışverişi sistemleri gibi modern piyasaların ve toplumun işleyişi için giderek daha önemli hale geliyor. Dijital altyapılar, veri ve donanım katmanlarını ortaya çıkabilecek çoklu hizmetlere ve kullanım durumlarına bağlıyor; paylaşılan kaynakları sağlıyor. Paylaşılan altyapılar, kamu ya da özel kuruluşlar tarafından sağlanabiliyor veya farklı kuruluşların işbirliği ile geliştiriliyor. Eaves vd (2024), üç dijital altyapı üzerinde duruyor.
Birincisi, dijital kimlik altyapıları. Bu altyapılar, Google, Facebook ve Apple’ın kimlik doğrulama sistemleri tarafından sağlanabileceği gibi devletler de bu hizmeti verebiliyor. Google, Facebook ve Apple ID’leri sayesinde internet kullanıcıları bazı web sitelerine girebiliyor veya alışveriş yapabiliyor. Günümüzde bir çok ticari hizmette bu şirketler tarafından yönetilen kimlik altyapısını kullanıyoruz. Ya da her bir site için yeni kullanıcı adı oluşturmaktansa bu şirketlerin sunduğu altyapı hizmetini kullanmayı tercih ediyoruz. Aynı zorunluluk devlet tarafından elektronik ortamda sunulan hizmetler için de geçerlidir; e-devlet hesabımız aktif değilse kamu kurumları tarafından sunulan bazı hizmetlere erişemiyoruz.
İkincisi, ödeme sistemi altyapıları. Bu altyapılar finans kuruluşları, iş yerleri ve kart sahipleri arasındaki elektronik işlemleri kolaylaştırıyor. Altyapılar çoğunlukla özel kuruluşlar tarafından sağlanıyor. Örneğin en bilinen ödeme sistemi altyapılarından Mastercard, yetkilendirme, takas ve mutabakat süreçleri aracılığıyla fonların güvenli ve kesintisiz akışını sağlar. Fakat bu hizmet altyapısı devletler tarafından da sağlanabilir. Brezilya Merkez Bankası tarafından geliştirilen Pix ile kişiler, şirketler ve devlet kurumları iş günleri dışında da para transferi yapabiliyorlar.
Üçüncüsü, veri depolama ve hesaplama altyapıları. Bu altyapılar sayesinde internet, birkaç büyük şirketin altyapıları üzerinde çalışmaya başladı. Örneği Amazon, şirketlere ve bireylere hesaplama gücü, depolama alanı ve bir çok bilişim kaynağını esnek biçimde kullanabilme olanağı sağlıyor. Buna karşı Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupalı şirketlerin küresel pazardaki rekabet gücünü güçlendirecek ve veri ekonomisinin gelişimini destekleyecek yeni nesil bulut ve uç bilişim teknolojisi altyapı geliştirmeye çalışıyor.
DKA’daki Kamunun Anlamı
Dijital bir altyapıyı kamu altyapısı yapan nedir? Öncelikle DKA’daki kamunun devlet sahipliği anlamına gelmediğinin altını çizmek gerekiyor. DKA’daki kamu sözcüğü daha çok kamu yararı veya gözetimini ifade ediyor. Fakat kamu yararı kavramı da yeterince açık değil. Örneğin, Mastercard, Visa ve American Express gibi ödeme altyapılarında kamusal yarardan söz edilebilir. Çünkü bu altyapılar, milyonlarca insanın ödemelerinde kredi işlevini kullanabilmelerine olanak sağlar. Ama bu bakış açısıyla dijital altyapıların büyük bir kısmının kamusallığından söz edebiliriz. Üstelik şirketler, düzenlemeye tabi olmalarını kamu gözetiminin varlığına, dolayısıyla sundukları hizmetlerin kamusallığına kanıt olarak gösterebilirler.
Ancak uygulamada, kamu yararı sağlama iddiasındaki her kuruluşun muğlak ya da tarafsız olmayan, içinde örtük normatif değerler barındıran bir kamu yararı yorumu vardır. Bu nedenle, belirli bir içeriği olan ve çoğu durumda kolayca tanımlanabilen, ölçülebilen ve değerlendirilebilen kamusal değerlere odaklanmak DKA’yı tartışırken daha yararlı olabilir. Bozeman’n (2007) belirttiği gibi kamusal değerler,
- yurttaşların sahip olması gereken (ve olmaması gereken) haklar, faydalar ve ayrıcalıklar;
- yurttaşların topluma, devlete ve birbirlerine karşı yükümlülükleri;
- hükümetlerin ve politikaların dayanması gereken ilkeler
hakkında normatif bir fikir birliği sağlar.
Kısacası, DKA’lar tarafsız altyapılar değildir. Nasıl tasarlandıkları ve tasarımlarında hangi değerlere öncelik verildiği faaliyete geçtiklerindeki yönelimlerini belirler. DKA’ları kamu çıkarlarını göz önünde bulundurarak tasarlamak ve uygulamak için kuruluşların DKA ile ilgili kararlarında değerleri nasıl çerçeveledikleri ve altyapıya yerleştirdiklerine dikkat etmek gerekir. Geleneksel altyapı tartışmalarında altyapıların kamusallığını değerlendirirken iki yaygın bakış açısı vardır. Birincisi, altyapının kamusallığını niteliklerine göre analiz etmektir. İkinci bakış açısı ise altyapının işlevlerine göre değerlendirilmesidir.
Eaves vd (2024), geleneksel altyapılara dair bu iki bakış açısını DKA bağlamında tartışıyor. Yazının devamında göreceğimiz gibi birinci bakış açısında dinamik verimlilik ve ölçeklenebilirliğe önem veren teknik nitelikler ön planda. İkincisinde ise toplumsal faydalar, altyapının gerçekleştirdiği (veya gerçekleştirilmesine yardımcı olduğu) farklı toplumsal amaçlar aracılığıyla ele alınıyor.
DKA’ya Niteliksel Yaklaşım
Açık Standartlar ve Birlikte Çalışabilirlik
Geleneksel altyapılarda dinamik bir verimlilik yaratmanın yollarından biri birlikte çalışabilirlik yoluyla rekabetin teşvik edilmesidir. Birlikte çalışabilirlik, ortak sistemlerde yer alan çeşitli kuruluşlar arasında kesintisiz etkileşim ve işbirliği sağlar; farklı sektörlerde rekabeti kolaylaştırır. Standartlaştırılmış protokoller, farklı oyuncuların sektöre girişini kolaylaştırır. Çeşitli kuruluşların yenilikçi çözüm ve hizmetlere katkıda bulunabileceği bir rekabet ortamı doğar.
Birlikte çalışabilirlik, geleneksel altyapılarda önemlidir. Ama son otuz yıldaki gelişmelere baktığımızda birlikte çalışabilirliğin dijital altyapılarda daha da önemli olduğunu görüyoruz. Birlikte çalışabilirliğe özen gösterilmediğinde kuruluşlar teknoloji şirketlerine bağımlı hale geliyorlar ve bu bağımlılık yıllarca devam ediyor. Bu nedenle Dijital Kamu Altyapısı Merkezi (https://cdpi.dev/) birlikte çalışabilirliği DKA’nın kamusallığını tanımlayan temel bir nitelik olarak görüyor. Dijital Kamu Altyapısı Merkezi’na göre DKA yaklaşımının klasik dijitalleştirme çabalarından en temel farkı birlikte çalışabilirliğe verdiği önem. Çünkü birlikte çalışabilirlik ilkesi sayesinde bireysel seçim olanağı güçleniyor ve pazar rekabeti yönlendirilebiliyor.
Dolayısıyla Amazon Web Services (AWS) gibi bulut bilişim hizmeti veren dijital altyapılar, bir DKA olarak değerlendirilemez. En başta AWS’nin mimarisi birlikte çalışabilirliği dikkate alan açık standartları takip etmez. Bulut bilişim hizmeti veren diğer büyük şirketler gibi AWS de kendi hizmetlerine bağımlılığı teşvik eden stratejik adımlar atar ve müşterilerin alternatif platformlara geçişini zorlaştırır. AWS’nin özel mülkiyetli yazılım ve protokollere dayalı yaklaşımı, sistem içinde hızlı inovasyon ve optimizasyonu teşvik ederken, müşterilerini sınırlı birlikte çalışabilirliğin uzun vadeli sonuçlarıyla baş başa bırakır.
Eaves vd’nin (2024) belirttiği gibi birlikte çalışabilirlik sayesinde bir DKA rekabeti yönlendirebilir. Brezilya Merkez Bankası tarafından işletilen anlık ödeme dijital altyapısı Pix buna güzel bir örnek. Pix’ten önce her finans kurumu kendi işlem sistemlerini kullanıyor ve kendi ücretlerini belirliyordu. Bankalar işlem ücretleri için kıyasıya rekabet ediyordu ve pazar oldukça yoğunlaşmıştı. Pix’in sıfır maliyetle anında ödeme imkanı sağlayan birlikte çalışabilirlik temelli mimarisiyle işlem ücretleri için rekabetin yerini hizmet kalitesi için rekabet aldı.
Yeniden Kullanılabilir Yapı Taşları
Dijital altyapılar bölünebilir ve çok daha güçlü modüler alt bileşenler oluşturabilir. Yapı taşları, birlikte çalışabilen, geniş ölçekte temel bir dijital hizmet sağlayan, birden fazla kullanım durumuna sahip ve farklı bağlamlarda yeniden kullanılabilen yazılım kodu, platformlar ve uygulamalardır. Küresel Kalkınma Merkezi’ne göre, yeniden kullanılabilir yapı taşları, mikroservis mimarisine dayanan dört özelliğe sahiptir:
- Özerklik: Bağımsız, yeniden kullanılabilir bir hizmet veya hizmet kümesi sağlarlar; birçok modül/mikroservisten oluşabilirler.
- Genellik: Kullanım durumları ve sektörler arasında esnektirler.
- Birlikte çalışabilirlik: Diğer yapı taşlarıyla birleştirilebilir ve etkileşime girebilirler.
- Yinelemeli evrimleşebilirlik: Çözümlerin bir parçası olarak kullanılırken bile geliştirilmeye devam ederler.
2017’de Hindistan’da Sunbird’ün başlattığı, eğitimde gerçekleştirilen temel işlevleri hedefleyen modüler, özgür ve açık kaynaklı dijital altyapı oluşturma projesinde yer alan Anuvaad adlı modül, yeniden kullanılabilir yapı taşlarının kamusal alandaki rolüne ilişkin güzel bir örnek. Anuvaad, Hint dilleri için çeviri yetenekleri sağlayan bir modüldü. Daha sonra bu modül eğitim sektörüne yönelik çeşitli çözümlerin yanı sıra genel idare kapsamındaki çeşitli sektörlerde de kullanıldı.
Özgür ve Açık Kaynaklı Yazılım
Ekonomide altyapılar, ‘saf olmayan’ kamu malları olarak görülürler ve pozitif dışsallıklar yaratma potansiyelleri ile karakterize edilirler. Saf kamu mallarının ise iki temel özelliği vardır: Dışlanamazlık (non-excludability) ve rakipsizlik (non-rivalry).
Dışlanamazlık, bir kullanıcının diğerlerini bir ürünü kullanmaktan men etmesinin maliyetli veya imkansız olduğunda söz konusudur. Bir malın bir kişi tarafından tüketilmesi, diğerlerinin kullanabileceği miktarı azaltmıyorsa, o mal rakipsizdir. Örneğin verilerin rakipsiz olduğu söylenebilir. Verinin kullanımı, veri miktarını azaltmaz. Fakat pratikte hem dışlanamaz hem de rakipsiz olan az sayıda saf kamu malı vardır. Birçoğu kısmen rekabetçi veya kısmen dışlanabilirdir. Bu nedenle altyapılar çoğu zaman saf olmayan kamu malları olarak karşımıza çıkarlar.
Dijital alandaki bir mal veya hizmet,
- evrensel (ya da neredeyse evrensel) olarak erişilebilirse
- kullanıcı sayısı arttıkça hesaplama ve işlem gücünde hiçbir kısıtlama yoksa (ya da minimum kısıtlama varsa)
(saf olmayan) bir kamu malı veya hizmetidir.
Bu da ancak dijital altyapının birlikte çalışabilir standartlarla oluşturulması, yeniden kullanılabilir olması ve özgür/açık kaynaklı yazılım kullanılması durumunda gerçekleşir. Altyapı, özel mülkiyetli yazılımlarla kurulduğunda dijital altyapının kamusallığından söz etmek zorlaşıyor ve şirketlere bağımlılık artıyor.
Özgür/açık kaynaklı yazılım, DKA’lar için kritiktir. Ancak sihirli bir değnek olmadığının da altını çizmek gerekiyor. Yazılımın, kod kalitesi, dokümantasyonu olup olmadığı, yönetişim süreçleri, kullanıcı desteği vb konuları atlamamak gerekiyor.
DKA’ya İşlevsel Yaklaşım
Topluluğun ve Sosyal İlişkilerin Teşvik Edilmesi
Parklar, kamusal alanlar ve internet sosyal değer yaratan altyapı kaynaklarıdır. Altyapıların sosyal değer yaratma potansiyelini dört maddede özetleyebiliriz.
- Altyapılar, kolektif varoluşun maddi ve örgütsel temelleridir;
- Altyapılar, insanları, yerleri ve nesneleri birbirine bağlayan ağlar, sistemler ve kurumlardır;
- Altyapılar, bir topluluğun farklı kesimleri arasında ve içinde düzenli etkileşimlerin kolaylaştırıldığı ve yerel halk arasında anlamlı ilişkilerin, yeni güven biçimlerinin ve karşılıklılık duygularının aşılandığı fiziksel alanlardır.
- Altyapıların temel işlevi, toplumlar arası ve toplum içi ilişkileri teşvik etmektir.
DKA, toplumsal yaşamı şekillendirmeye yardımcı olma potansiyeline sahiptir. Dijital alanlarda kamusal ve sivil hayata dahil olmamıza yardımcı olurlar. Ancak günümüzde dijital altyapıların sadece ufak bir kısmı kamusal hedefler doğrultusunda tasarlanır.
Ekonomik Etkinlikleri Teşvik Edilmesi
Özellikle iktisatçılar kamu altyapılarının yarattığı ekonomik değer üzerinde dururlar. Altyapıların ekonomik aktörlerin ekonomik potansiyellerini harekete geçirme potansiyeline sahip olduğunu savunurlar. Bu anlatı özellikle gelişmekte olan ekonomilerin DKA politikalarında önemli bir yere sahiptir. DKA’nın ekonomik büyüme potansiyeli olan bir dijital ekonomiyi desteklediği fikri üzerinde durulur. DKA alanının öncülerinden olan Hindistan, bu söylemi dijital kimlik (Aadhaar), açık ödeme sistemi ve rızaya dayalı veri katmanı projelerini meşrulaştırmak için kullandı. Ayrıca bu söylem, DKA’nın genellikle en savunmasız olanlara odaklanan hızlı ekonomik kalkınma potansiyelini vurgulamak için de kullanılabiliyor. Örneğin, Dünya Bankasının Kalkınma için Kimlik programı, kimlik kanıtı üretmenin kalkınmanın çeşitli boyutlarıyla ilişkili olduğu varsayımı etrafında yapılandırıldı.
Daha İyi Yaşam Kalitesi Sağlama
Bu bakış açısında, altyapının kamusallığı, temel insan ihtiyaçlarının garanti edilmesiyle meşrulaştırılır. Geleneksel altyapılara erişim, insanların temel fiziksel ihtiyaçlarının (sıcaklık, sağlık, su, doğaya karşı korunma vb) ve sosyal ihtiyaçlarının (güvenlik, bilgi, eğitim, hareketlilik vb) karşılanmasıyla, dolayısıyla insan haklarıyla ilgilidir.
Örneğin Hindistan’da dijital kimliklerin DKA olarak inşa edilmesinde bu bakış açısının önemli bir yeri vardı. Hükümet dijital kimlik altyapısını Birleşmiş Milletler’in ‘doğum kaydı da dahil olmak üzere herkese yasal kimlik sağlanması’ hedefiyle ilişkilendirdi.
Bu bakış açısı, sağlık, eğitim, hareketlilik ve güvenlik gibi alanlardaki sektörel DKA için de geçerlidir. Böylece tartışmalar teknik alanın dışına çıkabilmektedir. Örneğin, dijital uçurum sadece teknik bir sorun olarak değil insan hakları sorunu olarak ele alınıyor.
Temel Yeteneklerin Güvence Altına Alınması
Bu bakış açısında, Amartya Sen’in “iyi oluş, insanların yetenekleri ve işlevleri açısından anlaşılmalıdır.” düşüncesi etkili. Sen yetenekleri ‘insanların isterlerse başarabilecekleri şeyler ve varlıklar’, işlevleri ise ‘gerçekleştirilen yetenekler’ olarak tanımlıyor. Dolayısıyla bir işlev, bir dizi aracın (veya altyapı kaynağının) bir yeteneği gerçekleştirmesi durumunda elde ediliyor.
Sen’in yetenekler ve işlevler hakkındaki düşüncesi dijital altyapıların kamusallığını savunan tezlerde oldukça yaygın. Bu tezlere göre eğer kişi, dijital topluma katılma becerisine sahip değilse fırsatlardan dışlanıyor ve özgürlüğünü kaybediyor. Eaves ve Sandman’ın DKA’yı ‘dijital çağda bir vatandaş, girişimci ve tüketici olarak topluma ve piyasalara katılım için gerekli olan toplum çapında dijital yetenekler’ olarak tanımlaması bu varsayıma dayanıyor (https://medium.com/iipp-blog/what-is-digital-public-infrastructure-6fbfa74f2f8c).
DKA’da Nitelik ve İşlev Temelli Bakış Açılarının Sınırlılığı
DKA’nın kamusal değer yaratmaya yönelik nitelik temelli bir bakış açısıyla inşa edilmesi çeşitli toplumsal faydalar yaratır. DKA’nın açık standartlara uygun biçimde tasarlanması, yeniden kullanılabilir bileşenler ve özgür yazılımlar aracılığıyla inşa edilmesi, artan ve gelişen rekabet, ağ etkileri, bilginin ekonomide dolaşımı ve yayılması, ölçeklenebilirlik ve yaygın erişim gibi konularda katkıda bulunur. Ancak nitelik temelli bakış açıları sonuçların yönü üzerinde fazla durmaz. Altyapılardan kaynaklanan inovasyonun farklı pazarlarda ve biçimlerde olumlu yayılmalar yaratacağını ve bunların kısıtlanmaması veya önceden tanımlanmaması gerektiğini varsayar. Bu varsayımın olumlu sonuçları olsa da politika ile ilgili veya öncelikli olmayan alanlarda gereksiz yatırımlara veya zaman kaybına neden olabilir.
Buna karşın işlevsel bakış açıları, belirli bir toplumsal etkiyi hedefleyen politikalara odaklanır. Ancak, yalnızca işlevsel bir bakış açısının da sınırlılıkları vardır. DKA’ın belirli bir işlev göz önünde bulundurularak inşa edildiğini, ancak kamusallığı sağlayan niteliklere uyulmadığını varsayalım. Örneğin, birlikte çalışabilirlik kriterlerine ve açık standartlara uymayan bir dijital kimlik altyapısı oluşturulduğunda dijital kimlikleri farklı kullanım durumlarına göre tasarlarken çeşitli sorunlarla karşılaşılacaktır; şirketlere bağımlılık artacaktır.
Kısacası, DKA’nın inşasında hem nitelik hem de işlevsel bakış açılarının artıları ve eksileri vardır. Bu nedenle kuruluşlar nadiren tek bir bakış açısından hareket ederler. Buna karşın, her iki bakış açısının yanıtsız bıraktığı sorular da var. Birincisi, yönetişim. DKA’nın nitelikleri veya işlevleri ile ilgili hiçbir şey kapsayıcılık, şeffaflık ve güven yaratmaz. Bunlar yönetişim süreçlerinde ortaya çıkar. İkincisi, devletin DKA’daki rolüdür. Her iki söylem de devletin rolü konusunda genel olarak sessizdir. Kamu değerleriyle uyumlu iddialı hedeflere ulaşabilmek ve gerekli kolektif eylem için yön belirleyen etkin hükümet politikalarına gerek vardır. Bu, kamu sektörünün sadece piyasa düzenleyicisi olarak değil, aynı zamanda şekillendirici ve hatta en baştan yatırımcı veya ortak yatırımcı rollerini üstlenmesini gerektirir.
Kuşkusuz bu akıntıya karşı bir adım olacaktır. Neoliberal politikalar doğrultusunda devlet, bir çok görevini piyasalara terk etti. Fakat kamu değeri sağlamak ve kamu yararını teşvik etmek için devletin temel yeteneklerini tekrar elde etmeye ihtiyacı var. Çünkü devlet bazı işlevlerini piyasalara devrettiğinde, uzun vadede kurumsal hafızasını ve genel uygulama kapasitesini kaybeder. Devlet DKA inşasına girişmediği sürece, temel toplumsal işlevler (kimi zaman yabancı) özel şirketlerin özel mülkiyeti haline gelir.
Hükümetler kolektif eylem ve koordinasyonun gerçekleştiği sürecin yönünü belirlemede kritik bir rol oynar. Kamu değeri kolektif olarak yaratılır ve niyet kadar süreç de önemlidir. Devlet, farklı aktörlerin ortak faydaya doğru kolektif olarak hareket etmesine yardımcı olacak kamu yönetişim yapıları oluşturabilmelidir. Eaves vd (2024), kamu kurumlarının yönetişim sürecinde oynayabileceği rolü beş başlık altında ele alıyor.
DKA’da Devletin Rolü ve Yönetişim
Amaç ve Yönlülük
Politikaların tasarlanabileceği, kamu-özel sektör ortaklıklarının oluşturulabileceği ve vatandaşların katılımına yönelik iddialı bir yön belirlenmelidir. DKA da diğer altyapılar gibi tarafsız değildir; kazananlar ve kaybedenler yaratır ve bunun üzerine neyin inşa edilebileceğini şekillendirir. Altyapının ‘yönlülüğe’ sahip olduğu kabulünden sonra, bu özelliği açık hale getirilmeli ve önceliklendirilmelidir.
Örneğin, Hindistan’ın kimlik doğrulama altyapısı olan Aadhaar’da amaç ve yönün açıkça vurgulanması DKA’nın inşasına katkıda bulunmuş. Hindistan hükümeti, doğrudan nakit transferleri, sübvansiyonlu gıda ve yakıt gibi sosyal yardımların dağıtımını basitleştirmek istiyordu. Hükümet, bu yardımların önemli bir kısmının dolandırıcılık ve yolsuzluk nedeniyle boşa gitmesinden rahatsızdı. Bir kişiyi benzersiz bir şekilde tanımlayacak bir sistemin oluşturulması dolandırıcılığın önlenmesi ve sosyal yardımların doğru kişilere ulaşabilmesi için gerekliydi. Nitekim Aadhaar, sosyal yardımlar konusunda etkili olmakla kalmadı kimlik doğrulamanın gerektiği bankacılık ve telekomünikasyon sektörlerinde de kullanıldı.
Jamaika’da yaşananlar ise DKA’nın amacı net olarak ortaya konmadığında olabilecekleri gösteriyor. Jamaika hükümeti de bir kimlik sistemi oluşturmayı hedeflediğini duyurmuş ancak bunu politik bir amaçla ilişkilendirmemişti. Böylece insanların akıllarına farklı senaryolar geldi ve yurttaşların hükümet politikalarına güvensizliği arttı.
Birlikte yaratma ve katılım
Çeşitli toplumsal aktörleri içerecek şekilde ortak yatırım, işbirliği ve koordinasyonun kuralları ve mekanizmaları tanımlanmalıdır. Devlet, işbirliği için kurumsal mekanizmalar yaratır ve farklı toplumsal aktörlerin sonradan değil, önceden katkıda bulunabilecekleri bir süreç örgütler. DKA’da faklı toplumsal aktör gruplarının bakış açılarını bir araya getirmeye ve anlamlı bir şekilde bütünleştirmeye yönelik bir sürecin olup olmadığı DKA’nın başarısında etkilidir.
Ayrıca özel mülkiyetli teknolojilerin kullanımı (özellikle bu teknolojiler üzerinde devletin değil, şirketlerin söz hakkı olduğu durumlarda) birlikte yaratma ve katılımı sağlamak daha zor olacaktır.
Kolektif öğrenme ve bilgi paylaşımı
Kolektif öğrenmeyi destekleyen ve uzun vadeli yetenek ve kapasiteleri geliştiren kurumsal uygulamalar hayata geçirilmelidir. Uygulamada yer alan aktörler birbirlerinin başarı ve başarısızlıklarından öğrenebilmelidir. Ayrıca kurumsallaşmış bir öğrenme süreci ve kurumsal bilgi birikimi, uzun vadeli devlet kapasiteleri yaratacaktır. Bu nedenle, değer yaratma sürecinin düzenleyicileri kolektif zekayı ve bilgi paylaşımını teşvik etmenin yollarını bulmalıdır. Özgür yazılım topluluklarının teşvik edilmesi kolektif öğrenmeye katkıda bulunabilir.
Herkes için erişim ve ödül paylaşımı
Eğer bir altyapı kolektif faydaya yönelikse, evrensel olarak erişilebilir olmalı ve DKA’dan elde edilen ödüller toplumla paylaşılmalıdır. Fakat bu hedef her zaman özel çıkarlarla uyumlu değildir. Altyapının özel sektör tarafından yönetildiği durumlarda devletin bunları garanti altına alması gerekir.
Örneğin, DKA’nın evrensel erişimi garanti altına almasının yanında akıllı şehir uygulamalarında veri hakkındaki yönetişim politikalarını kamu yararını gözeterek ele alması gerekir. Verinin yönetişiminde özgür yazılım ve birlikte çalışabilirlikteki deneyimler yararlı olabilir.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik
DKA uygulamasını yöneten ve yöneten kamu sektörü kuruluşlarının yurttaşlarının güvenini kazanması ve koruması için şeffaflık ve hesap verebilirlik, kritik önemdedir. Sorumluluğun dikey ve hiyerarşik olduğu geleneksel organizasyon yapılarının aksine, DKA’nın merkezi olmayan mimarisi, aynı altyapıyı paylaşan hükümet birimleri arasındaki hesap verebilirlik ilişkilerini zorlaştırır. Ancak diğer yandan DKA, dijital ayak izleri sayesinde şeffaflığı artırma potansiyeline de sahiptir. Örneğin, Barcelona Belediyesi, yurttaşların verilerinin şirketler tarafından nasıl kullanıldığı hakkında şeffaflık sağlamak için Decode adlı veri paylaşım mimarisini kurdu. Böylece yurttaşların kendi verilerini kontrol edebilmelerini ve kendi şartları doğrultusunda verilerini paylaşabilmelerinin önünü açtı.
***
Kısacası, dijital kamu altyapılarını tartışırken,
- İnşa edilen altyapının teknik niteliklerinin kamucu politikaları destekleyip desteklemediğine (en başta özgür yazılım ve açık standartlara)
- Hangi işlevlerin hedeflendiğine
dikkat etmek gerekiyor.
Dijital kamu altyapılarında, kamu sözcüğü, devlet sahipliğini ifade etmiyor ama Dijital Kamu Altyapılarını hayata geçirilebilmesi için yönetim birimlerinin (hükümet ya da belediye) artık dijital altyapıya dair işleri şirketlerin inisiyatifine terk etmekten vazgeçmesi, kamunun çıkarlarını açık seçik ortaya koyan politikalar geliştirmesi ve uygulaması gerekiyor.
Kaynak
Bozeman, B. (2007). ‘Public values and public interest: Counterbalancing economic individualism.’ Georgetown: Georgetown University Press
Eaves, D., Mazzucato, M., & Vasconcellos, B. (2024). Digital public infrastructure and public value: What is ‘public’about DPI. UCL Institute for Innovation and Public Purpose, Working Paper Series (IIPP WP 2024-05). London: UCL Institute for Innovation and Public Purpose. Retrieved March, 28, 2024.
Frischmann, B. (2012). Infrastructure: The Social Value of Shared Resources. Oxford and New York: Oxford University Press.
İlk Yorumu Siz Yapın