"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kategori: Güvenlik

Yurttaşların Yapay Zekâ Süreçlerine Katılımı

24 Ağustos’ta Telegram’ın CEO’su Pavel Durov, Paris’in kuzeyindeki Le Bourget Havalimanı’nda Fransız polisi tarafından gözaltına alındı. Gözaltı sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Twitter/X platformunda yaptığı açıklamada gözaltının siyasi bir karar olmadığını belirtti. Aslında Fransa, birkaç ay önce Durov ve platformun kurucu ortağı olan kardeşi için tutuklama emri çıkarmıştı. Durov bunu umursamamış ve büyük bir öz güvenle Fransa topraklarına geri döndüğünde de gözaltına alınmıştı.

Savcılık tarafından yayınlanan belgede Durov, “yasal dinlemeler ve istihbari faaliyetler için gerekli bilgi veya belgelerin yetkili makamlara iletilmesini kabul etmemek, organize suç gruplarının yasa dışı işlemlerine ortam sağlayan bir çevrim içi platformun yöneticisi olmak, organize grupların çocuk istismarı gibi siber suç faaliyetlerine izin vermek, uyuşturucu maddelerin edinilmesi, taşınması veya satılması, organize dolandırıcılık, suç ve suçlardan elde edilen gelirlerin aklanması ve kripto dolandırıcılığı” gibi suçlarla itham ediliyordu (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/telegram-in-kurucusu-neden-fransada-gozaltina-alindi/3314923).

Çin’in Teknoloji Politikaları ve Huawei

Donald Trump döneminde Çinli şirketlerin faaliyetlerini kısıtlamak amacıyla çeşitli adımlar atılmış hatta Huawei’in Mali İşler Başkanı Meng Wanzhou, ABD’de başlatılan soruşturma kapsamında 1 Aralık 2018’de Kanada’da gözaltına alınmıştı. Meng Wanzhou aynı zamanda Huawei’in kurucusu Ren Zhengfei’nin de kızıydı. Ancak gözaltının öncesine ve sonrasına baktığımızda ABD’nin bu hamlesinin Trump’ın fevri hareketlerinden biri olmadığı görülüyor. ABD yönetimi, uzunca bir süredir başta Huawei olmak üzere Çinli şirketleri bir tehdit olarak algılıyor ve şirketlerin faaliyetlerini yalnızca ABD’de değil, tüm dünyada kısıtlamaya çalışıyor. Joe Biden’in seçimi kazanmasından sonra yapılan ilk açıklamalar ABD’nin Çinli şirketlere karşı politikasının değişmeyeceğini gösteriyor. Beyaz Saray Basın Sekreteri Jen Psaki (https://pandaily.com/president-biden-reviews-u-s-china-relations-and-huawei-dispute/) ve Biden’in Ticaret Sekreterliği adaylarından Gina Raimondo (https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-02-04/biden-commerce-pick-sees-no-reason-to-pull-huawei-from-blacklist) tarafından yapılan açıklamalarda Çinli şirketlere karşı bir yumuşamanın olmayacağı belirtildi.

Kent İşletim Sistemleri

Daha önce akıllı şehirler hakkında yazdığım yazılarda şehirleri bir bilgisayar gibi ele alan yaklaşımları aktarmıştım. Siemens, akıllı şehirleri bir açık hava bilgisayarına benzetiyordu. Jenny McGrath, Kansas City’deki akıllı şehir projesi hakkındaki yazısında akıllı şehri, algılayıcılarla donatılmış ve uygulamalara ihtiyaç duyan dev bir akıllı telefon gibi görüyordu (bkz. https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2020/04/01/sirketlerin-ve-hukumetlerin-yonettigi-akilli-sehirler/). Bu yazıda ise Luque-Ayala ve Marvin’in (2020), Kent İşletim Sistemleri: Hesaba Dayalı Şehri Üretmek adlı çalışmasına yer vereceğim. Fakat bu konuya geçmeden önce geçen ayın en çok tartışılan konularından biri olan WhatsApp’ın yeni gizlilik politikasına kısaca değinmek istiyorum. Önümüzdeki günlerde akıllı şehirler ve platform ekonomilerini (bu arada Uber’in Türkiye’de yeniden faaliyete geçeceğini atlamayalım) daha sık tartışmak zorunda kalacağız. WhatsApp olayını sadece mahremiyetin sınırları içinde kalarak tartışamayacağımızı, önümüzdeki günlerdeki tartışmalara hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Şirketlerin ve Hükümetlerin Yönettiği Akıllı Şehirler

Akıllı şehir teknolojileri tüm dünyada hızla yaygınlaşıyor. ABD’deki şehirlerin üçte ikisinden fazlası akıllı şehir teknolojilerini uygulamaya çalışıyor. Ama bu sefer en önde ABD değil, Çin var. Çin, eski şehirlerini yeniden inşa ediyor ve sıfırdan yeni şehirler yaratıyor. Akıllı şehir hareketi, bilişim teknolojilerinin bu iki lider ülkesiyle de sınırlı değil. Londra’dan Singapur’a, Rio de Janeiro’dan Delhi’ye ve Güney Afrika’daki Cape Town’dan Pasifik Adası’ndaki Mauritius Cumhuriyeti’ne kadar akıllı şehir teknolojileri birçok yerde deneniyor. Fakat Mosco’nun (2019) dikkat çektiği gibi, son on yıldaki hızlı gelişmelere rağmen, insanlar akıllı şehirlerin ne olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip değiller. Örneğin, ATG Access’in Birleşik Krallık’ta, 1000 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği bir araştırmada, katılımcılarının %68’inin akıllı şehrin ne olduğunu bile bilmediği ortaya çıkmış (https://www.atgaccess.com/files/downloads/atg-smart-cities-whitepaper.pdf).

“Sağlık mı, mahremiyet mi?” İkilemi

21. yüzyılın başından beri dijital teknolojilerin gündelik yaşama etkilerini, olanaklarını ve sınırlılıklarını tartışıyoruz. Dijitalleşme yaşamın her bir alanını etkiliyor ama eski kurumları ve ilişkileri bir çırpıda ortadan kaldırarak yerine dijitalini koymak her zaman o kadar kolay olmuyor. Örneğin yeni dijital teknolojiler uzaktan çalışma ve çalıştırma olanaklarını artırdı. Şirketler, son yıllarda bunun üzerinde daha çok duruyorlar. Bir süredir dünyanın farklı yerlerindeki işverenleri ve işçileri bir araya getiren dijital platformlar ucuz, esnek ve güvencesiz istihdam olanağı sağlıyor. Bu gibi platformların yanında çok sayıda şirket çeşitli denemelerle uzaktan çalıştırmanın uygulanabilirliğini ölçmeye çalışıyor. Başarılı olurlarsa ofisleri kapatarak veya küçülterek tasarruf sağlamak; ama daha önemlisi güvencesiz ve esnek çalışma koşullarını dayatmak daha kolay olacak. Çalışanların her hareketini uzaktan izleyebilmek için geliştirilen teknolojiler her geçen gün şirketlerin planlarını daha uygulanabilir hale getiriyor.

Robotlar İnsanlık İçin Bir Tehdit Mi?

Boston Dynamics, dünyanın önde gelen robot üreticilerinden. Geliştirdikleri robotları incelemek için şirketin web sitesine (https://www.bostondynamics.com/robots) göz atabilirsiniz. Ana sayfada Spot, Handle, Pick ve Atlas adlı robotlar yer alıyor. Spot, çevik bir bir robot. Merdivenleri tırmanıp engebeli arazileri şimdiye kadar görülmemiş bir kolaylıkla katedebiliyor. Bunun yanında bina içinde kullanılabilecek kadar küçükler. Spot’un endüstriyel algılama ve uzaktan çalıştırma ihtiyaçlarını özerk olarak karşılayabileceği iddia ediliyor. Handle, ambarlardaki kutuları hareket ettirebiliyor. Kapladığı alanın küçük olması, yükseklere erişebilmesi ve görme sistemi sayesinde kamyonları boşaltabiliyor, taşıyıcıdan palete yükleme yapabiliyor, kutuları tesis içinde itebiliyor. Pick, derin öğrenmeden yararlanan görü (vision) işleme çözümüyle farklı depo takip kodlarıyla çalışabilen bir robot. Çok çeşitli kutuları hızlı bir şekilde paletlere yüklüyor. Henüz bir araştırma projesi olan Atlas ise robotlardan en çarpıcı olanı. Diğer robotlardan farklı olarak insansı bir görünüme sahip. Atlas, dünyanın en dinamik insansı robotu olmayı hedefliyor. Zıplıyor, takla atıyor, amuda kalkıyor, havada dönüyor. Ama şimdilik sadece bu kadar.

Enformasyonel Kapitalizmden Gözetim Kapitalizmine

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçimden iki gün önce yaptığı bir açıklamada sporu yaşamın her dönemine ve alanına yayacaklarını belirtti (https://www.birgun.net/haber/imamoglu-ne-yapacaklarini-sasirdilar-259431). Spora olan ilgiyi artırmak, hem bireysel hem de takım sporlarını herkes için erişilebilir kılmak, spor tesisi olmayan mahalle bırakmamak, spor tesisi olmayan okulların belediye tesislerinden yararlanmasını sağlamak gibi güzel vaatleri vardı. İmamoğlu’nun İstanbul’u herkes için yürünebilir bir şehir haline getirme ve fiziksel olarak yaya ulaşımını iyileştirme vaadi de iç açıydı. Bunlar zaten yerel yönetimlerden beklediğimiz hizmetler.

Endüstri 4.0: Bir Gelecek Tahayyülü

Geçen yazıda, Klaus Schwab’ın Dördüncü Sanayi Devrimi’ne ilişkin görüşlerine yer vermiştim. Schwab (2019), Dördüncü Sanayi Devrimi’ni son yıllarda gerçekleşen ve yeni kapılar açan dönüşümler dizisini tarif etmek için kullanıyor ve tamamlanmış bir devrimden değil iradi müdahalelerin belirleyici olacağı bir süreçten söz ediyordu. Bu yazıda, Dördüncü Sanayi Devrimi’ni daha eleştirel çalışmaların ışığı altında tartışmaya devam edeceğiz .

Blokzinciri Uygulamaları

İnterneti icat edenlerin aklında bilgisayarları birbirine bağlayarak bir ağ oluşturmak vardır. Bunun için çalışan bilgisayar programcılarından biri olan Ray Tomlinson ise bambaşka bir dünyanın kapısını aralar. 1963’te Rensselaer Polytechnic Institute Elektrik Mühendisliği Bölümünden mezun olan ve eğitimine MIT’de devam eden Ray Tomlinson, 1965’te master derecesini aldıktan sonra bir süre doktora çalışmalarına devam eder. Daha sonra 1967’de BBN’de (Bolt, Beranek ve Newman) çalışmaya başlar. BBN’de internetin öncülü olan ARPANET (Advanced Research Projects Agency Network) için yazılım geliştirmektedir. Bir gün Tomlinson, iş arkadaşı Jerry Burchfiel’i çağırır ve eğlence amaçlı geliştirdiği “Mesaj Gönder” programını gösterir. Burchfiel, bunu kimseye göstermemesini, burada bununla uğraşmak için para almadıklarını söyler. Neyse ki ARPANET’i yöneten DARPA’nın (Defense Advanced Research Projects Agency) yöneticilerinden Larry Roberts’in bu yazılımdan haberdar olmasıyla beraber fazla endişelenmelerine gerek kalmaz. Mesaj gönderme programı Roberts’in çok hoşuna gider ve tüm iletişimini bu elektronik posta sistemini kullanarak yapmaya başlar (https://www.forbes.com/asap/1998/1005/126.html).

Blokzinciri Nasıl Çalışır?

2018, kriptoparalar (blokzinciri teknolojisini kullanan şifrelenmiş dijital paralar) için parlak bir yıl olmadı. 2017’nin sonunda dünyadaki tüm kriptoparaların değeri 600 milyar dolardan fazlayken 2018 sonunda 130 milyar dolar civarındaydı. 31 Aralık 2017’de bir bitcoin 13750 dolarken şimdi 5422 dolar. 2017’de oldukça popüler olan blokzinciri teknolojisine dayanan ICO (Initial Coin Offering – Başlangıç Parası Arzı) projeleri 2018’de çökmeye ve yatırımcılar bu projelerden uzaklaşmaya başladı (Orcutt, 2018).