Dokuz yıl önce, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, kodlama dersinin ortaokul ve lise müfredatına alınması için Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışılacaklarını duyurmuştu:

YARIMADA
Silikon Vadisi’nin en zengin yatırımcılarından biri olan Marc Andreessen, geçen yıl yayımladığı Tekno-iyimser Manifesto’da başlıca düşmanlarını listeler (https://a16z.com/the-techno-optimist-manifesto/). Andreessen, düşmanlarının kötü insanlar değil, kötü fikirler olduğunu vurguladıktan sonra günümüz toplumunun altmış yıldır “varoluşsal risk”, “sürdürülebilirlik”, “çevre, toplum ve yönetişim”, “sürdürülebilir kalkınma hedefleri”, “sosyal sorumluluk”, “paydaş kapitalizmi”, “ihtiyat ilkesi”, “güven ve emniyet”, “teknoloji etiği”, “risk yönetimi”, “büyümeyi durdurma”, “büyümenin sınırları” gibi çeşitli isimler altında teknolojiye ve yaşama karşı kitlesel bir moral bozma kampanyalarına maruz kaldığını iddia eder. Bu moral bozma kampanyasının arkasında ise çoğu komünizmden türeyen, geçmişin kötü fikirleri vardır. Andreessen’in bazı düşmanları şunlardır:
Sosyolog Zeynep Tüfekçi, altı yıl önceki TED konuşmasında, bipolar kişilik bozukluğunda mani döneminin ön belirtilerinin klinik semptomlardan önce sosyal medya paylaşımlarından anlaşılabileceğinden bahsediyordu. Mani döneminde insanlar alışveriş yapmaya daha meyilli oluyorlar. Kuşkusuz bu bilgi, iş modelleri hedefli reklamcılık üzerine kurulu şirketler (özellikle Google ve Facebook) için önemlidir (https://www.youtube.com/watch?v=iFTWM7HV2UI).
İş modeli hedefli reklamcılık üzerine kurulu bir şirket için çalışan bir yazılım mühendisi, internet kullanıcısının mani döneminde olup olmadığını tahmin edebileceği bilgisine ulaştığında bunu görmezden gelebilir mi? Etik bilgisi ve hassasiyetleri yüksek olduğu için bu durumu görmezden geldiğini varsayalım. Fakat bu bilgi, belirli kişilere belirli reklamları göstermeyi hedefleyen bir şirket için çalışan daha hırslı bir mühendisin gözlerini kamaştırabilir. Ayrıca insanların mani dönemindeki zaaflarından yararlanmakla “normal” insanların başka zaaflarından yararlanmak arasında bir fark var mıdır? Bu gibi durumlarda inisiyatifi teknoloji şirketlerine veya onlar adına (!) çalışan mühendislere bırakabilir miyiz?
İlk küresel “Yapay Zekâ Güvenliği Zirvesi”, 1-2 Kasım tarihlerinde Londra’da gerçekleşti. Zirvenin düzenlendiği yer, Bletchley Park, bilgisayar bilimi açısından tarihi bir öneme sahipti. Bletchley Park, II. Dünya Savaşı boyunca Nazi Almanyası’nın Enigma ve Lorenz şifrelerinin çözümünde bir üs olarak kullanılmıştı. Ülkemizin de katıldığı bu ilk küresel YZ (Yapay Zekâ) zirvesinde 28 ülkeden temsilci vardı.
Richard Stallman’ın 40 yıl önce, 27 Eylül 1983’te, gönderdiği bir e-posta tarihin akışını değiştirdi. Stallman, e-posta’da GNU (Gnu’s Not Unix – GNU, Unix Değildir) adlı bir işletim sistemi geliştireceğini ve GNU’yu onu kullanabilen herkese bedava (free) olarak vereceğini yazıyordu. Daha sonra Stallman niyetini özensiz bir şekilde ifade ettiğini belirtecekti:
Son iki yazıda YZ (yapay zekâ) alanında çalışan akademisyenlerin ve iş insanlarının YZ hakkındaki endişelerinden bahsetmiştim. FLI (Yaşamın Geleceği Enstitüsü – Future of Life Institute), dev YZ deneylerini duraklatma çağrısı yapmış ve CAIS (Center for AI Safety – Yapay Zekâ Güvenliği Merkezi) de YZ kaynaklı yok olma riskinin salgın hastalıklar ve nükleer savaş gibi diğer toplumsal ölçekli risklerle birlikte küresel bir öncelik olması gerektiğini savunan bir bildiri yayımlamıştı.
27 Nisan 2007 tarihinde, Estonya hükümetinin Sovyetler’in Estonyalılar’ı Nazi işgalinden kurtarmasını simgeleyen Kızıl Ordu Anıtı’nı kaldırma kararı Estonya’daki Ruslar’ın tepkisini çeker. Ruslar sokağa dökülür; göstericilerle polisler arasında çatışmalar çıkar. Sokak gösterileriyle eş zamanlı olarak gelişmiş internet altyapısı ve internet üzerinden sunulan kamu hizmetlerinin yaygınlığı ile bilinen Estonya’ya karşı siber saldırılar gerçekleştirilir. DDoS (Distributed Denial of Service – Dağıtık Hizmet Engelleme) saldırılarıyla Estonyalılar’ın hükümet ve bankaların web sitelerinden hizmet alması engellenir.
8 Ağustos 2008’de de birçok Gürcü web sitesi saldırıya uğrar. Bazıları sadece DDoS saldırısına uğrarken bazılarının içeriği değiştirilir. Ancak Gürcistan, Estonya gibi gelişmiş İnternet altyapısına sahip ve gündelik yaşamın internete bağımlı olduğu bir ülke değildir. DDOS saldırıları Estonya’daki kadar etkili olmaz. Bir ülkenin internet altyapısının gelişmişliği, internet alt yapısına yapılan saldırıları daha etkili kılmaktadır.
Uzunca bir süre iktisatçılar bilişim teknolojilerinin beklenen verimlilik artışını getirmediğine işaret ettiler. İktisadi büyüme konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Robert Solow 1987 yılında, bilgisayarların verimlilik istatistikleri dışında her yerde olduğunu belirtiyordu. Fakat 1990’ların ikinci yarısında, özellikle de internetin etkisiyle beraber bu durum değişmeye başladı.