Geçen yazıda, Klaus Schwab’ın Dördüncü Sanayi Devrimi’ne ilişkin görüşlerine yer vermiştim. Schwab (2019), Dördüncü Sanayi Devrimi’ni son yıllarda gerçekleşen ve yeni kapılar açan dönüşümler dizisini tarif etmek için kullanıyor ve tamamlanmış bir devrimden değil iradi müdahalelerin belirleyici olacağı bir süreçten söz ediyordu. Bu yazıda, Dördüncü Sanayi Devrimi’ni daha eleştirel çalışmaların ışığı altında tartışmaya devam edeceğiz .
Kategori: Genel
2016’nın sonunda FCC (Federal Communications Commission – ABD Federal İletişim Komisyonu) üyesi Ajit Pai, ağ tarafsızlığının (net neutrality) ortadan kalkmasına sayılı günler kaldığını duyurmuştu. Donald Trump’ın 2012’den beri FCC üyesi olan Pai’yi 2017’nin Ocak ayında FCC Başkanı olarak atamasıyla beraber ağ tarafsızlığı tartışması yeniden alevlendi. Aralık ayında da üç Cumhuriyetçi ve iki Demokrat üyeden oluşan FCC, Cumhuriyetçi üyelerin desteğiyle Obama döneminin ağ tarafsızlığı ilkelerinin yürürlükten kaldırılması için harekete geçti.
Hatırlanacağı üzere 2015’te FCC önce interneti daha az düzenlenen enformasyon hizmetleri sınıfından çıkararak daha katı düzenlenen telekomünikasyon hizmetleri sınıfı altına almış daha sonra da hem sabit hem de mobil geniş bant hizmetleri için geçerli olacak Açık İnternet İlkeleri’ni ilan etmişti. Açık İnternet İlkeri’ne göre geniş bant sağlayıcıların,
- yasal içeriklere, uygulamalara, hizmetlere ve zararsız cihazlara erişimi engellemesi,
- yasal internet trafiğine içerik, uygulama, hizmet ve cihaz temelinde müdahale etmesi,
- ödemeyle bazı trafiği önceliklendiremesi
yasaklanıyordu.
Ocak ayında Google Glass’ın bireysel tüketicilere satışının durdurulduğu duyuruldu. Google Glass, medyada sıkça yer almasına karşın beklenen patlamayı gerçekleştiremedi ve popülerleşemedi. Bunda gözlüğün tasarımının beğenilmemesinin ve yüksek fiyatlı olmasının rolü olduğunu düşünen Google, gözlüğün daha kullanışlı ve ucuz bir sürümünü geliştirmeye karar verdi (http://www.ntv.com.tr/teknoloji/google-akilli-gozlugunun-satisini-durdurma-karari-aldi,RHEAYdZndUGmKa3q1eF1AQ). Google’ın bu geçici başarısızlığı, sadece gözlüğün tasarımına ya da yüksek fiyatına bağlanmamalı. Giyilebilir teknolojilerin kullanım alanları daha yeni yeni netleşiyor ve önümüzdeki birkaç yıl içinde hızla yaygınlaşacaklar.
30 Eylül 2013 tarihinde yayımlanan Time dergisinin kapağı çarpıcıydı:Google Ölümü Çözebilir Mi? 2013 yılında Google’ın Arthur D. Levinson ile birlikte kurduğu Carilo adlı bioteknoloji firması, sağlık ve özellikle yaşlanma üzerine çalışmayı hedefliyordu (http://en.wikipedia.org/wiki/Calico_%28company%29). Time’a göre eğer bu işe girişen Google değil de başka biri olsaydı bu girişim çılgınlık olarak nitelendirilebilirdi. Google’ın insansız arabaları ve giyilebilir teknolojileri düşünüldüğünde pek de haksız sayılmazlar.
Bilişim teknolojileri tarihi, bilişim dünyasının önde gelen isimlerinin yanlış hatta bugün bize gülünç gelen kehanetleriyle doludur. 1945’de IBM’in yönetim kurulu başkanı Thomas Watson, birkaç büyük bilgisayardan oluşan bir dünya pazarı öngörmektedir.1977’de Digital Equipment şirketinin (DEC) kurucusu Ken Olsen, insanların kendi evlerinde bilgisayar bulundurmaları için bir nedenleri olmadığını söyler. Ethernet’in mucidi, 3Com şirketinin kurucusu Robert Metcalfe ise 1995 yılındaki bir yazısında İnternet’in 1996’da çökeceğini iddia eder ve 1999’da 6. Uluslararası WWW Konferansı’nda yaptığı konuşmada yazdığı makaleyi karıştırıcıdan (blender) geçirip yer [1].
Günlerdir iPhone’un yeni modeli konuşuluyor. Gazeteler ve haber portalları reklam kokan haberlerden geçilmiyor. İnsanlar iPhone’un yeni modelini bir an önce satın alabilmek için türlü çılgınlıklar yapıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu durumu eleştiriyor [1]:
İnsanlar o marka telefonu alabilmek için gece dahi saatlerce kuyrukta bekliyorlar. Bu marka her yıl model çıkardığı halde, modeller arasında çok büyük farklılıklar da yok ha, bunu da söyleyeyim. Tanınmışlık sayesinde bu uzun kuyrukları oluşturabiliyorlar. Burada bir çok arkadaşımız da bunu biliyor. Aslında satılan telefon değil, satılan o telefonun markası. ‘Bak yenisini aldım, bu.’
Yıllardır batı destekli diktatörlüklerin yönetiminde ezilen, aşağılanan Arap halkları isyan etti. Bazı yerlerde hükümetler devrildi, yeni hükümetler kuruldu, ama halk durulmadı. Avrupa ülkelerinde meydanlar işgal edildi. İsyan, ABD’de Wall Street’ten başlayarak tüm ülkeye yayıldı. Amerikan rüyasının bittiği yerde Tahrir’deki isyan umut oldu.
Bilişim teknolojileri ve toplum üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Manuel Castells geniş bir araştırma ekibiyle internet çağındaki toplumsal hareketlerin isyan ve umut ağlarındaki izini sürüyor. Castells, internetin dünyanın dört bir yanındaki hareketlerin nedeni olmadığını, ancak bu hareketlerin oluşumuna ve gelişimine zemin hazırladığını savunuyor.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2003 yılında yaptığı araştırmaya göre nüfusumuzun %12’si engellidir. Renk körü olanları saymazsak, 420 bin kişi görme engellidir. Bu sayılara, yaşlılıktan kaynaklı oluşan doğal engeller dahil değildir. 2005 yılı itibariyle yaşlı nüfusun (65 yaş üstü) toplam nüfusun %5,7’sini oluşturduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla, var olan toplumsal yapıda doğal bir eşitsizlik vardır.
Ülkemizde engellilere ve yaşlılara dair sorunlar daha çok kişisel olarak algılanmakta ve “yardımseverlik” odaklı çözümlerle aşılmaya çalışılmaktadır. Sosyal devletin gereği olan en temel hakların yok edilmesiyle, toplumsal ilişkiler, “sadaka kültürü” ile örülmektedir. Bunun sonucunda da, yardım eden (yardımsever) ile yardım alan (engelli) arasındaki ilişki, engellilerin, her geçen gün “yardımseverlere” daha çok muhtaç hale gelmesiyle sonuçlanmaktadır.
Web’deki eylemlerimizle, boyutunu ve kapsamını tam olarak bilemesek de, fişleniyoruz.
Ayrıca İnternet’in her geçen gün ticarileştiğini ve hükümetlerin kontrolüne girdiğini de biliyoruz. Facebook, Google, Oracle, Microsoft gibi şirketler İnternet’i kendi çıkarları etrafında şekillendirmek için büyük çaba harcıyorlar. Fakat İnternet’in 1960’lı yıllarda ABD Savunma Bakanlığı’nca yürütülen ARPANET adlı askeri projenin bir devamı olarak ortaya çıktığını hatırlayalım. Sürekli bir oluşum halinde olan İnternet bugün ilk kuruluş amacının çok çok ötesinde bir yerde. Bu nedenle, İnternet’i iyi ya da kötü olarak nitelendiremeyiz. Ağın üzerindeki örümcekler, kimi zaman ağı farklı şekilde kullanıyor, onun kullanımına müdahale edip İnternet’i yeniden şekillendiriyorlar. Örneğin, medya ve yazılım tekellerine rağmen fikri mülkiyet kısıtlamaları aşılıp farklı bir kültürel ortam yaratılabiliyor. Wikipedia ile bilgi üzerindeki tekeller yıkılabiliyor.
Bu yazıda, İnternet üzerinde çalışan servislerden biri olan Web’in (World Wide Web – WWW) tarihsel evrimi ve topluma sunduğu olanaklar tartışılacak. İlk bölümde, Web 1.0 başlığı altında Web’in ortaya çıkışı anlatılacak. İkinci bölümde, özellikle 2004 yılından sonra Web’i bir adım öteye götüren, kullanıcı ve site arasındaki etkileşimi arttıran, web üzerinde kolektif hareketlerin oluşturulmasına zemin hazırlayan Web 2.0 tartışılacak. Son bölümde ise Web 3.0 başlığı altında bizi nasıl bir Web’in beklediğine dair ipuçları verilecek.